“Batı modernitesi İslam toplumlarına fast food yeme kültürünü dayatıyor”İSTANBUL – Tüketilen gıdaların modernitenin kıskacında olduğunu ayrıca endüstriyel üretim sonucunda geleneksel gıdaların fast food yeme kültürüne yerini bıraktığını ifade eden GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer buna rağmen İslam âleminin uyanmaya başladığını ifade etti.Yüzyıl önce, henüz modernitenin kıskacında bugünkü kadar kalmamış olan tüketilen gıdaların, yerlerini sentetik, doğala özdeş, yapay tatlandırıcılı, renklendiricili, koruyuculu olan içeriklere bıraktığını dile getiren Büyüközer, “Endüstriyel üretim sonucunda, maalesef geleneksel ev yemeklerimiz bugün şehirleşme ile market raflarında, alışveriş merkezlerinde diğerlerinin iki katı fiyatları ile yerlerini, yine fabrikalarda üretilmiş, ev tipi yoğurt, köy peyniri, köy ekmeği, köy yumurtası takma isimlerine veya kelime manalarını bilmediğimiz gazozlara, kolalara bırakmıştır.” İfadelerini kullandı.
“Zamanla yeteneğini kaybetmiş bir insan yapısı oluştu”Zamanla doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğini kaybetmiş bir insan yapısı oluştuğuna dikkat çeken Büyüközer, “Özellikle son 60 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı maddeleri konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış yağlar, genetiği ile oynanmış ayçiçeği yağı, soya yağı, mısırözü yağı, kanola yağı gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve, zeytinyağı, tereyağı ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur.” dedi.“Bu uyumsuzluk hali ruh ve beden yapımızı iflas ettirmiştir”
Büyüközer sözlerinin devamında, “Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali ruh ve beden yapımızı iflas ettirmiştir. Şişmanlık, gergin ve saldırgan ruh yapısı, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve kemik erimesi gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.” İfadelerini kullandı.
Bu hastalıklardan korunmak isteniliyorsa mümkün olduğunca yıllar öncesine benzeyen helal ve tayyib bir beslenme programının uygulanması gerektiğini ifade ederek, “80 yaşında bir ihtiyar olarak, mahallemizin fırıncısından yayılan mis gibi ekmek kokularını, eve götürürken kiloluk ekmeklerin kenarlarından kopartarak yediğimiz ekmeğin lezzetini artık hasret duyguları içerisinde hatırlıyoruz.” dedi.“İslam âlemi artık uyanmaya başlıyor”Tüm bu gelişmelere rağmen 2 milyarlık İslam âleminin artık uyanmaya başladığını dile getiren Büyüközer son olarak, “İslam Âlemi batının bir gece baskını ile taktığı prangaları bir bir kırıp atıyor. Sahip olduğu hayat nizamının nimetlerini bütün insanlık âlemine sunmaya hazırlanıyor. Bu nimetlerin genel adı ‘Helal Ve Tayyib Yaşam Sistemi’dir. Bu sebeple kendilerini Yeni Dünya Düzenini kurmakla görevlendirmiş olan nesiller bütün insanlığı, öncelikle Helal ve Tayyib Gıda Sistemi’ne kavuşturmak zorundadırlar. Bunun için bütün üretim kaynaklarını, bütün üretim teknolojilerini yeniden dizayn etmekle mükellef olmalıdırlar. Tohumdan embriyoya, çiftlikten sofraya kadar devam edecek sürecin her adımının helal damgası ile kontrolden geçmesi kaçınılmazdır. GİMDES ülkemizde işte bu süreci başlatmak üzere yola çıkmış bir hareketin adı olmuştur. Bir yandan üretimi kontrol etmeye çalışırken, bir yandan da toplumun Helal ve Tayyib yaşam bilincini artıran eğitim çalışmalarına gece gündüz devam etmektedir.” İfadelerine yer verdi. (M. Zeki Aygur )
“Zamanla yeteneğini kaybetmiş bir insan yapısı oluştu”Zamanla doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğini kaybetmiş bir insan yapısı oluştuğuna dikkat çeken Büyüközer, “Özellikle son 60 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı maddeleri konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış yağlar, genetiği ile oynanmış ayçiçeği yağı, soya yağı, mısırözü yağı, kanola yağı gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve, zeytinyağı, tereyağı ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur.” dedi.“Bu uyumsuzluk hali ruh ve beden yapımızı iflas ettirmiştir”
Büyüközer sözlerinin devamında, “Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali ruh ve beden yapımızı iflas ettirmiştir. Şişmanlık, gergin ve saldırgan ruh yapısı, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk, kanser ve kemik erimesi gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır.” İfadelerini kullandı.
Bu hastalıklardan korunmak isteniliyorsa mümkün olduğunca yıllar öncesine benzeyen helal ve tayyib bir beslenme programının uygulanması gerektiğini ifade ederek, “80 yaşında bir ihtiyar olarak, mahallemizin fırıncısından yayılan mis gibi ekmek kokularını, eve götürürken kiloluk ekmeklerin kenarlarından kopartarak yediğimiz ekmeğin lezzetini artık hasret duyguları içerisinde hatırlıyoruz.” dedi.“İslam âlemi artık uyanmaya başlıyor”Tüm bu gelişmelere rağmen 2 milyarlık İslam âleminin artık uyanmaya başladığını dile getiren Büyüközer son olarak, “İslam Âlemi batının bir gece baskını ile taktığı prangaları bir bir kırıp atıyor. Sahip olduğu hayat nizamının nimetlerini bütün insanlık âlemine sunmaya hazırlanıyor. Bu nimetlerin genel adı ‘Helal Ve Tayyib Yaşam Sistemi’dir. Bu sebeple kendilerini Yeni Dünya Düzenini kurmakla görevlendirmiş olan nesiller bütün insanlığı, öncelikle Helal ve Tayyib Gıda Sistemi’ne kavuşturmak zorundadırlar. Bunun için bütün üretim kaynaklarını, bütün üretim teknolojilerini yeniden dizayn etmekle mükellef olmalıdırlar. Tohumdan embriyoya, çiftlikten sofraya kadar devam edecek sürecin her adımının helal damgası ile kontrolden geçmesi kaçınılmazdır. GİMDES ülkemizde işte bu süreci başlatmak üzere yola çıkmış bir hareketin adı olmuştur. Bir yandan üretimi kontrol etmeye çalışırken, bir yandan da toplumun Helal ve Tayyib yaşam bilincini artıran eğitim çalışmalarına gece gündüz devam etmektedir.” İfadelerine yer verdi. (M. Zeki Aygur )