Merkez Medyanın, PKK'nin, Müslüman Kürtlere yönelik artan silahlı eylemlerine karşı üç maymunlar rolünü oynadığı, Milat Gazetesi gibi İslami kesime hitap eden bir gazetede Hizbullah'a hakaretlerin edildiği bir dönemde, Ege'de yerel yayın yapan bir sitede, bölgede yaşanan vahim olayları gözler önüne seren bir analiz yayınlandı.
Ege Siyaset Genel Yayın Yönetmeni Dr. Ayhan Sevinç tarafından kaleme alınan analizde, şu çarpıcı tespitlere yer verildi:
"Başladığımız Yerdeyiz - TAM ZULMÜN ORTASINDA
Asker ve Polis korkusuyla uyutulmuş çocukların yaşlandığı günlerdeyiz. Dini, dili başına dert bir geçmişten geliyoruz. Hakların savaşla arandığı günlerin sonunda olmak isterken, tam başındayız.
Asker ve Polis korkusuyla uyutulmuş çocukların yaşlandığı günlerdeyiz. Dini, dili başına dert bir geçmişten geliyoruz. Hakların savaşla arandığı günlerin sonunda olmak isterken, tam başındayız.
Elektrik, yol ve suyun yetersiz, ev telefonun lüks, cep telefonun ise hayal olduğu günlerde, şehirler arası otobüslerde pofur pofur sigara dumanları arasında dertli, dalgın ve düşünceli yolculuklardan bu güne geldik.
Duvarda asılı durmaya zorlanan Kuranı kerimi gizli gizli öğrendik.
Üniversitede okutulan örgütlenme ders kitaplarını taşıyan öğrencileri terörist sanan polisler gördük.
Şehirlere, köylere konulan yeni isimleri öğrenmeye çalışırken, annemizin bize seslendiği ismimizi kimliğimizde göremedik.
Demirel'le savrulduk, darbelerle vurulduk...
Vuran da vurulunda da bizim olmasına rağmen acımasızca yakıldı, yıkıldı köylerimiz.
Özal'la başlayan açılımların umudunu bugünlere kadar taşıdık...
Rahmetli Erbakan'ın şahsına yapılan baskıyı, tüm dindarlara karşı beslenen kin olarak gördük.
Tansu Çiller'le faili meçhullere kurban gittik.
Halkını acımasızca öldüren Devletti suçüstü yakaladık.
Askerde yemek pişirenin bile sahte kahramanlık hikayelerini dinledik.
Dinimize küfredenler kurtarıcımız rolüne soyundu.
Dildaşımız dinsizleşirken, Dindaşımız yabancımız oldu.
Ve hala, 91 yıldır sancılı ayakta kalmaya çalışan bir ülkenin bitmek bilmeyen savaşındayız.
Hırsızlıklarının doğru veya yalan olduğunu Allah'a havale ederek, bu ülkede dökülecek her kanın hesabının bundan böyle iktidardakilerin boynunda kalacağını biliyoruz.
Ak partinin samimi olmadığı açılım politikasında yanlış aktörlerle girdiği gizli müzakerelerin sonuçsuz kalacağının farkındayız.
Kanın durması tartışılmaz bir başarı iken, bunun sürdürülebilirliği için zemin oluşturulmaması samimiyetsizliğin göstergesidir.
Ak parti hükümeti, Yanlış aktör olan PKK ile anlaşmanın, Mısır'daki zalim Sisi ile aynı masaya oturmaktan farksız olacağını görmüyor.
PKK ise, Hükümetle gizli müzakere masasına kuşkulu da olsa oturmanın zafer sarhoşluğuyla dindar Kürtleri katletmeye doymuyor.
Bölgede güçlü olan Müslüman Kürt hareketi Hizbullah ise fitneye sebep olmamak için ölümlere bile sabrediyor.
Sırf İslam dinine sahip çıktıkları için dindar Kürtleri öldüren, Komünizmin sarhoş beyinli çocuğu olan PKK'yı tek başına masanın karşı tarafına oturtmak Ak parti hükümetinin hanesine tarihi hata olarak yazılıyor.
Ak parti, müzakere masasına dindar Kürtlerin temsilcisi HÜDA PAR da oturmadığı sürece ne Kürt bölgesine, ne de tüm Türkiye'ye huzurun gelmeyeceği bilmiyor.
Tek tekçi zihniyetle, oyalayıcı politikalar devam ediyor.
Hala bayrak kutsal, toprak kutsal, bir tek can kutsal sayılmıyor.
Öldürülen on binlerce insanın acıları orta yerde dururken, linç etme bahaneleri arayan faşist yığınlar yetiştirdik.
Kesin olan bir şey vardır ki; sona erecek bir varlığa sahibiz ve sınırlı sayıda günlerimiz kaldı.
Ve maalesef biz hala başladığımız yerdeyiz...
Zulmün tam ortasında, kirli bir savaşın içindeyiz..."