Tarihi bir aldanmadır. Aradan yüzyıldan fazla bir zaman geçti ama hâlâ İslam’dan en çok uzaklaşan “Müslümanlar” dahi Batı nezdinde kabul görmüş değiller.
Buna karşı söz konusu “Müslümanlar” yeteri kadar uzaklaşamadık, bunun için kabul görmüyoruz hatasındalar.
Gelinen noktada Müslümanlara, insanlığı tüketecek ahlaksızlıkları onaylamaları öneriliyor. Bunu yapmaları durumunda dünyanın onları kabul edeceği öne sürülüyor ve buna karşı çıkan İslam ehli, dünyayı kavramamakla itham ediliyor.
Bu kadar korkunç bir öneri karşısında bile hâlâ her birimiz kendini ispat için bir miktar Müslüman eleştirisi gereksinimi duyuyor. Müslümanlara dayatmada bulunanlara karşı görüş beyan edenlerimiz ise hâlâ aşağılanıyor, ötekileştiriliyor.
“Eleştiri”, “tenkid” anlamında “tahkik” ve “tefhim” için zorunludur. Ama eleştirinin gittikçe asıl hedeften kaçış ve istilacılara yaklaşmak için kullanılması acziyet ve düşüklüktür. Ancak aciz şahsiyetler, sorunlarından kaçarlar ve ancak alçaklar zalimlere yaranmak için mazlumu eleştirmeye yönelirler.
Gün, cesurca programlar yapma ve sahiplenme günüdür. Bunun için acilen düşünsel bir Ümmet dayanışmasına ihtiyaç vardır.
Müslüman düşünürler, milliyetçi, bölgeci dar kalıpları aşarak buluşturulmalı, kapsamlı kurtuluş programları yapılmalı ve bu programları izah seferberlikleri düzenlenmelidir. Hepimizi ıslah edecek bir inşa ancak bu şekilde olur.
Bunun için de kendisini milliyetçi, bölgeci zihinsel baskılardan kurtarmış düşünürlere ihtiyaç var ya da düşünürlerimizin kendilerini o tür etkilerden kurtarmaya ikna edilmelerine.
İslam tarihinde bu yönde iki halkın alimleri çok önemli işler gördüler. Kürt alimler ve Mısırlı alimler… Ne yazık ki bugün her iki kesim de milliyetçi, bölgeci düşünceler kıskacına sürüklenmek isteniyor.
Doğrusu diğerlerinin kendilerini o tür etkilerden kurtarmaları gerekli iken bu alimler de kapsamlı düşüncelerden uzaklaşmaya zorlanıyor.