Şifremiz : Ü+R+E tüketen değil üreten olmalıyız
Toprağı işleyen ekmeği dişler.
''Bir Müslüman’ın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır.''(Buhârî, Edeb, 27; Müslim,)
Son zamanlarda yapılan istatistiklere ve izlenimlere bakıldığında çılgınca bir tüketim toplumuna dönüşmüş olduğumuz görünüyor.
Neden üretim yerine hazır tüketime yöneldik?
Neden alın terine razı olmadan kazanç elde etme gayretindeyiz?
Neden acaba çocuklarımızı meslek, zanaat öğrenmesini sağlamıyoruz?
Neden başka ülkeden gelen bir sanatkâr ülkemizde hizmet eder ve alın teri döker kazanç elde etmektedir?
Neden bir ayakkabı tamiri yapan ve yaptıran mesleği yok olmakta, neden bir prizi, bir musluğu, kapı kolu, bir dolap menteşesi gibi ufak tamirlere usta veya çırak bulunmamakta neden acaba?
Bir terzi, oto tamirci, bobinajcı, sobacı, kaynakçı, bisiklet tamircisi, vs. meslek erbabı çırak veya ara eleman bulamamaktan, mesleğin son ustaları olacaklar.
Rahat bir iş, masa başı ve devlet işi bu kadar cazip bir hal almış. Neden?
Evet, " Ü "(insanların, toplumun yaşaması ve gelişmesi için zorunlu olan nesneleri elde etmek sürecine denir. "R" topraktan, hayvanlardan, bitkilerden vb. ürün sağlama, mal ve hizmet olarak yeni şeyler ortaya koyma, üretme işidir. "E" üretim bir uğraş sonucu yeni bir şey meydana getirmeye denir.
Yani şifre ÜRE= ÜRETİM üç harfin heybeti ve bereketi işte budur. Bir uğraş gerektiriyor, çok fazla bir sermaye gerekmiyor. Evet, üretelim, üretmek için öğrenelim, öğretelim ki gelecekte yok olmasın üreticilik. Bizden sonraki nesillerimize miras olarak, balık değil balık tutma sanatını miras bırakalım. Ne dersiniz bunu yapmak çok mu zor.
Bakın basit bir örnek vereyim; Ağustos-Ekim 2019’da Midyat İlçesindeki vatandaşlar ile gerçekleştirilen, MAÜ İktisat Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Behzat Ekinci’nin koordinatörlüğünde ve Midyat Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Rıfat Direkçi ile İktisat bölümü öğrencilerinin katkılarıyla yürütülen ankette,
Midyat’ta “Yerel Esnafı ve Sanatkârları Kalkındırma Amaçlı Saha Çalışması” gerçekleştirdi.
Ankette Midyat ilçesinde ilginç bir sonuç ortaya çıktı. Halkı, zincir marketlerdeki sahte ucuzluk etkilemekte.
Anketin bir sorusu halka soruldu? Zincir marketlerden alışveriş yapar mısınız? Sorusundan sonra :
Zincir marketlerden alışveriş yaparken en çok tercih ettiğiniz ürünler nelerdir? sorusuna verilen cevaplardan biri.
Ankete dâhil olanların büyük bir kısmı zincir marketlerden en fazla tercih ettiği ürünlerin bir kısmını paylaştılar
Anlık ihtiyaçlar ekmek, su vb., Bakliyat, Çerez, kahvaltılık ürünler, kek, makarna, , pasta, süt ve ürünleri, tavuk, yumurta , yoğurt gibi ürünler çok fazla tercih edildiği bilimsel olarak bir sonuca varılıyor. Peki bu ne anlama geliyor, gelin birlikte empati kuralım. Ekmek; ilk tercihimiz esmer ekmek tüketelim, daha sağlıklı. Su; içme suyu kaynaklarımız boşa akmakta ve bizler suya para veriyoruz. İçme suyu ile bahçe suçluyor, araç yıkıyoruz, lavaboda kullanıyoruz! Bakliyat;nohut, mercimek, fasulye, pirinç vs. gibi. Bunlar Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişir ve baklagillerin de ana vatanıdır.
Çerez; bostanlarda ay çekirdeği, kavun, karpuz, kabak, nohut, kuru üzüm, badem, ceviz, pestil, harire, cevizli sucuk, vs. bunları tüketelim. Bu ürünler halen var, varlığın devamı için sahiplenmek üretmek gerek. Kahvaltı ürünleri; çorba,mercimek, süt, peynir, tereyağı, qeli (kavurma) , zeytin, pekmez, tahin, kabak ve meyve reçelleri,dahası.Süt ve yoğurt ;bizler evde kültürel besicilik yaparak geri dönüşüm ve üretim yaparak tasarruf sağlayabiliriz . Yemek artıkları ve doğadan bahar ayı itibariyle hayvansal besinlerin tedariki yapılır. Bölgemizde (Midyat'ta) mayıs aylarında Rêsi (yeşil ot) meralardan biçilir ve örme usulü biriktirilir yazın kurutulduktan sonra hayvanlara ek besin takviye olarak verilir. Ayrıca yazın palamutların çalıları (Çılo)"Cêzi " çalılar üst üste istiflenir ve piramit şeklinde yazın kurumaya bırakılır. Kuruyan çalılar uzun süre yaprakları küflenmeden muhafaza edilir. Kış ayında hayvanlar bu palamut yapraklarını yerler ve çalılarda yakacak olarak kullanılır. İşte bu saydıklarım bir kaç tanesi. İşte geri dönüşüm ve üretim işte budur. Şehir hayatının cazibesine kapıldık. Doğanın ve toprağın bereketli verimini terk ettik. Bir gün ülkemizde yeni bir çağın başlangıcı olabilir. O çağ; toprağın, üretimin, çalışmanın, haklı kazancın, adaletin, adil paylaşımın bir asrı, çağı olabilir. Umut ediyorum ki o gün üretim için çok geç kalmış olmayız.
Gençlerimiz diploma uğruna yaşamın doğallığından uzaklaşmakta. En verimli çağlarında heba edilmekte. Savaşsız dijital düşmana esir ettik, teslim ettik. Geç, güç olmadan kurtarmak gerek "Z kuşağını" yoksa "Alfa Kuşağı" da zarar görür! Z kuşağı / Alfa kuşağı
En büyük sorun şudur, ekilecek ağaçlık topraklarımızı rant uğruna imara, inşaata, beton ve demir yığınına dönüştü. Kırsalda, şehirlerin sınırında bulunan tarları, bağları, bahçelerimizi çorak bıraktık. Meralar da koyun, kuzu, keçi vs. zıplaya zıplaya gezinmiyor, besleniyor. Bereketli bu topraklarımızı heba ettik. Yetiştirilen yerli ürün üretimine destek vermeyen yönetimler, bugün halk çarşı pazarda satılan ürünleri çok yüksek fiyattan almaktadır.
‘Bir gün betonlaşmanın bize bir şey kazandırmadığını fark edeceğiz’, fakat o gün çok geç olur! İşte ben buna çok üzülüyorum.
Gençler umutsuz, gençler üretmekten ırak, fırsatını bulsa yurt dışında bir hayat kuracak. Neden bu ülkede üretmek için gayret yok. Peki, istesek üretecek bir şey yok mu? Var tabi ki... Çok şey üretebiliriz.
Z kuşağına sahiplenelim kaynak sağlayalım. Alfa kuşağına üretme sanatını miras bırakalım. Neden hiç bir sivil toplum çalışmasında bu gençleri üretme ata toprağı ve tohumunu toprakla buluşturmak amaçlı projeler üretmez? Gençlik elde telefon geyik muhabbeti içinde daha kaç yıl heba edecek ömrün en faydalı döneminde. Haydi, güzel, bilgili gençlik şikâyet etme, yap!
Şöyle yakın çevreme bakıyorum da ne kadar çok insan topraklarını terk edip şehirlere göç etmiş. Vahşi kapitalizm, bir işçinin kazancını evine yetişmeden tüketiyor. Bu kapitalizm herkesi nasıl sömürmekte görüyorsunuz. Bu da dünyada, zengini daha zengin olduğu ve fakirin daha da yoksullaştığı için acı çekiyor. Bu pandemi döneminde insanlar daha fazla boş zamanı oldu ve köyde, tarlalarda, bahçe ve bağlara da zaman harcadığını ve sosyal mecralarda keyifle paylaşıldığı görmekteyiz. Bu durumu fırsata çevirmeliyiz ve göçü tersine dönüştürebiliriz.
Bu arada her yıl bu ayda kutlanan
"Yerli Malları Haftası hepimize kutlu olsun."
Üretmeyen ülkeler her zaman yıkıma mahkûm, üreten ise ekonomisi güçlü, dışa bağımlı değildir.
"Üretici bir faaliyette olmayanlar, sadece fesat üretirler." (Lord Braugham)
Güzel ülkemiz Türkiye'nin sağlam bir temelde ekonomisi kurulması için Anadolu’da tarım ve hayvancılık güçlendirilmesi şart. Köyden çıkıp iş bulmak için kimsenin kente göç etmek zorunda kalmadığı ortam kurulduğu an güçlü ₺ mili paramız olacak işsizlik de yoksullukta biter.
Tahir Amcayı tanıyan var mı?
Yaylatepe (Tavk ) köyü doğumlu ve İzmir'de ikamet ediyor. Tahir Kaya amca her yaz memleketine gelir ve yaşını, zorluğu bahane etmez tarım ile uğraşmaktadır. Tahir Amca doğal sulama yapmadan yetişen "Napolyon Kirazı" bahçesini kurmuş ve meyvesini kendisi ve başkaları tüketiyor. Mardin'e giderken Ömerli 'ye varmadan sağda kalıyor, Tahir Amca’dan Napolyon Kirazı almadan geçmeyin.
İşin özü tüketenden çok üreten olmalıyız.
Şifremiz ÜRETİM olsun .