KÜRTÇE BANT TİYATROSU CANLANDIRMA (KÜRTÇE’DEN, TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİ)
Bismillahirrahmanirrahim
Yıl 1991 Kürdistan. Her yerde ölüm, her yerde ateş ve her yerde ağlayış. Sanırsın ki sabahı olmayan bir gece, ağır makinalı silahlar, füze ve helikopterlerle, kin ve nefretle mazlum milletin kanları akıtılmaktadır. Kimsesiz çocuk ve mazlum halkın haykırışları yeri göğü inletmektedir. Fakat bazı odak ve kişiler bu duruma sevinip gülmektedirler. Köle ve mülk sahipleri. Washington’da, Londra’da, Paris’te ve Ankara’da. Onların adı zalimdir. Ne şekilde olsalar,ne renkte olsalar ve her nerede olursa olsunlar onların adı aynı ve tektir; zalim. Bu zalimler fabrika ve apartmanlarını, mazlumların kanı ve kemikleri üzerinde bina etmişlerdir. Keyif ve zevklerinin bozulmaması için bu kanın durmaması gerekiyordu. Çünkü onların adı ZALİMDİR.
Zalimler tek başlarına zulüm yapamazlar. Nasıl ki şeytan insanları dünya malı ve makam ile kandırıyorsa, zalimler de bu şekilde kendilerine köle ve maşa tutmuşlardı. Bu köle ve maşaların adı PKK ve mevcut TC rejimi idi. Bunlar zalimler için fitne yapıyorlardı. Her iki taraftan ölüm, gasp, yakıp ve yıkmak almış yürümüştü.
Zalimler bilmiyorlardı ki aslanlar uyanmıştır. Yavaş yavaş fakat kavi adımlarla İslam’ın ayak sesleri geliyordu. Güneş doğudan doğuyordu. İslam inkılabının nuru Kürdistan’da da yayılmaya başlamıştı. Kimsesiz ve Müstazaf insanlar, bu nura tabi oldular ve ardından yürüdüler. Kendilerine geldiler ve kendilerini yeniden buldular. Şirk ve cehalet karanlığından İslam nuruna katıldılar. Kur’an ayetleri ışığında bir araya gelerek birleştiler. Toplandılar, kenetlendiler ve erimiş gibi yumuşadılar. Köy ve şehirlerde, İslami çalışmalar büyük bir aşkla başladı. Çocuk, genç, ihtiyar... Yediden yetmişe herkes Allah’ın (celle celalühü ) ipine sarıldılar ve uyandılar.
Bir örgüt vardı Kürdistan da PKK, şöyle diyorlardı: “Biz, milletimizin özgürlüğünü istiyoruz." Fikirleri ve düşünceleri Komünizm ve Allah’ ı tanımamaktı. Demokrasi adına köle sahiplerine, milliyetçilik adına da Hristiyan ve Yahudilere hizmet ediyorlardı. Şöyle diyorlardı, "Bu toprakların sahibi biziz, ya bize katılırsınız, ya bu topraklardan çıkarsınız, yada sizi öldürürüz. Çocukları kandırıp, dinsiz bir şekilde dağlara çıkardılar. Ama PKK küfrü geç uyandı ve kendine geldi. Küfür ahlakıyla Müslümanların önüne çıktılar.
Ancak kafirler bilmiyorlar mı ki? Bu yol Hz. Hüseyin’in yoludur. Kâfirler bilmiyor ki bu uğurda ölmek Allah katında ak yüzlülüktür. Kâfirler bilmiyorlar mı ki? Baş eğmek Müslümanların ahlakı değildir. Kâfirler daha Müslümanları tanımamışlardı.
Ve şehadet girdi Kürdistan’a Şırnak ve İdil’de Müslümanların kanı akıtıldı. PKK, şeytani bir kibirle çıktı Müslümanların karşısına, topyekûn bölgedeki Müslümanları yok etme planları ve hesapları yapıyorlardı. Buna karşılık Müslümanların, özellikle gençlerin yüreklerinde şehitlerin intikamını almak için yeminler ediyorlardı. Ancak sabrettiler. İslami hareket kafirlerin emir ve söylemleriyle davasını yürütmüyordu. İslami hareket, Allah’ın, Kur an ve sünnet yolundadır.
Yine yıl 1991 Silvan (Farqin)…Şehir ve köylere İslam nuru rahmet yağmuru gibi yayıldıktan sonra, Silvan bu nurdan kaçmadı ve gölgesine sığındı. Milliyetçilik ve Allah’a isyan ateşi sönmeye yüz tutmuştu. Bir yere Hak geldi mi? Küfrün orada barınması zordur. Silvan’da da bu şekilde oldu. Batıl zelil oldu ve sesi kısıldı. Silvan’da şehadet aşıkları birbirlerine müjde veriyorlardı. Bu müjde Silvan’ın Susa (Yolaç) köyüne de yaklaşmıştı. Hüseyin Susa’da arkadaşının yanına gider ve bir şehid haberi verir.
Hüseyin:
-Selamünaleyküm we rahmetullahi we berekatühü..
Haci Ahmet:
-Aleykümselam we rahmetullahi we berekatühü Hüseyin kardeşim. Hayırdır inşallah niye üzgünsün.?
Hüseyin:
- İnşallah hayırdır. Haci duymadın mı?
Haci Ahmet:
-Yok bir şey duymadım .Allah hayr etsin bir şey mi oldu?
Hüseyin:
-Muhammet Ata İdil’de (Hezex) şehit olmuş.
Haci Ahmet:
-Hangi Muhammed Ata?
Hüseyin:
-Nusaybinli Muhammed Ata. Diyarbakır’da öğrenciydi.
Haci Ahmet:
-İnnalillah we inna ileyhi raciun. Nasıl olmuş peki?
Hüseyin:
-Biliyorsun İdil de PKK üç Müslümanı şehit etmişti.
Haci Ahmet:
-Evet.
Hüseyin:
-Onları şehit edenlerin başı Hristiyan olan Mixo idi. Müslümanların ölüm emrini vermişti. Muhammet Ata da İdil e gidip Mixo’yu öldürmüş. Ondan sonra devlet timleri gelmiş ve çatışma çıkmış. Ve Muhammed Ata'yı şehid etmişler.
Haci Ahmet:
-Allah ü EKBER! Ya Rabbi! Şehadeti bize de nasip et.
Hüseyin:
-Hazırlan. Ben,Sen ve M.Said Nusaybin’e gideceğiz.
Haci Ahmet:
-Tamam. Şimdi hazırlanırım. Baş üstüne.
Yıl yine 1991..Yılanlar ve akrepler bir olup bir gül oluşturdular. Onunla kin ve zehirlerini daha iyi yaymak için…Buna karşılık, iman ve İslami hareket gülü yeşermişti. İlahi bir rüzgarla bu gülün kokusu tüm şehir, köy ve beldelere ulaşmıştı. Şehadet ve iman kokusuydu bu…
NUSAYBİN...!
Şehid Muhammed Ata Nusaybin’de defnedildi. Yapılan konuşmada şu mesajlar verilmişti.
Ey insanlar! Allah , Kur’an-ı Kerimde şehitler hakkında şöyle buyurmaktadır: "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, bilakis onlar diridirler fakat sizler bunu anlayamazsınız". Bir başka ayette de, "Allah yolunda ölenleri ölü saymayınız, muhakkak onlar diridirler ve Rableri katında rızıklanmaktadırlar". Diye buyuruyor. Her iki ayetten anlaşılıyor ki, Allah yolunda ölenler ölü sayılmaz. Onlar sadece hayat değişikliği yapmışlardır. Fani dünyadaki eziyet ve meşakkatlerden kurtulup başları dik bir şekilde Rablerinin huzuruna çıkmışlardır. Bu ayetlerin bize verdiği mesaj şudur; Allah yolunda başka bir yol ve dava uğruna ölenlere şehit denilemez. Şehit odur ki Allah’ın, Resulünün ve O'nun yolunu sürdürenlerin davası uğruna ölendir. Demokrasi, Komünizm ve diğer beşerî ideolojilerin yolunda ölenler şehid sayılmaz.
Ya Rabbi! yeni bir şehidimizle huzuruna geldik. Onun şehadetinde hiçbir şüphe yoktur. Zira o bir gayri Müslim’i öldürmüştür. Bu Hristiyan kişi İslam'a ve Kur'an a hakaret ediyordu. Ve emrindeki avenelerine Müslümanların ölüm emrini vermişti.
Zalim ve tağut devlet timleri onu şehit ettiler. Kabul et ya Rabb! Bizde bugün Hz.İbrahim (a.s) gibi gönlümüzün azizini bu kutlu İslam davasına kurban verdik. Bizde Hüseyin'ler ve Said'ler gibi bu yolda başkaldırdık. Bu yolda işkence ve şehadeti tadıyoruz. Kafirler ve hainler bilsinler ki, biz öldürülmekle bitecek değiliz. Kafir ve hainler bilsinler ki, İslam davası sahipsiz değildir. Yine kafir, hain ve kan içiciler bilsinler ki, şehitlerimizin kanı boşa gitmez. Onlar kanımızı döktükçe; ateşe dökülen benzin misali nasıl benzin alevi yükseltiyorsa, bizim kanımızda İslam nurunun ışığını yükseltecektir. Ey şehid! Sana söz veriyoruz ki, bugünden sonra küfre rahat yoktur. Ey şehid! Senin kanın rahmet ve berekettir Müslümanlara. Azap ve zillettir, hain ve kafirlere. Şehid Ata Rabbine verdiği sözü tuttu ve şehit oldu. O'nun gibi yüzlercesi aynı yolda şehid olmak için söz vermişler ve sıralarını beklemektedirler. Ya Rabbi! Şehadeti hepimize nasip et.
Her gün aşura, her yer Kerbela...ŞEHADET …ŞEHADET… SURURİ İNKILABEST! Ve tekbir sesleriyle
Şehid Ata Rabbinin huzuruna gönderildi.
Şehadet yağdı Kürdistan üzerine, bir müjdedir bu, İslam sesinin müjdesi. Artık her yer yakındır her yer aydınlıktır. Artık biliyoruz ki, biz şehadetle azalmıyor aksine artıyoruz. Ey mazlum ve perişan memleketimiz! Müjdeler olsun sana. Kıyam meşalesini Müstazaflar kaldırıyor bugün. Senin toprağını zulüm, küfür ve nifaktan kanlarıyla temizleyecekler. Ey memleketimiz! Hoş tut gönlünü, artık her tarafın gül bahçesi gibi olacak.
Kürdistan gül bahçesi gibi oldu. Hazreti Muhammed (s.a.v) şöyle buyuruyor: ''Âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanlarından efdaldir.''Elbette Kürdistan gül bahçesi olacak, çünkü topraklarına âlimlerin kanı aktı. İslam rehberlerinin ve peygamber varislerinin kanları. Hristiyan Mixo'nun intikamında, birçok âlim ve İslam rehberlerini şehid ettiler. Seyda Molla Zeki, Vahdettin ve Nusaybin’li İbrahim Hoca. Bu alimler canlarını verdiler yine de hainlere boyun eğmediler.
İslam tarihi, küfre karşı başkaldırı ve kıyam tarihidir. İslam tarihi birçok Kerbela vakası görmüştür. Mekke, Beryasin, Assam, Hama, Halepçe, Susa ,Mavi marmara, 6-8 Ekim...Daha Kerbela unutulmadı...Susa'nın gönlü yeni Hüseyni ile hoştur.Ve SUSA...
Susa'da Hüseyin ve arkadaşları İslami çalışmalarına ara vermeden devam ediyorlardı. Hüseyin geç saatlere kadar İslami dava arkadaşlarıyla hemen her gün buluşup sohbet ederlerdi. Yine bir gün eve geç gider. Babası onu beklemektedir. Hüseyin içeri girer.
Babası seslenir:
-Hüseyin! Oğlum sen misin?
Hüseyin:
-Evet, benim baba.
Babası:
-Oğlum! Neredeydin. Bu saate kadar dışarıda ne yapıyordun?
Hüseyin:
-Baba! Birkaç Müslüman kardeşlerimin yanındaydım.
Babası:
-Tamam da, bu saate kadar mı? Gel evinde otur, hepimiz Müslüman’ız, içimizde Hristiyan yada Yahudi mi var sanki. Namazını kıl, orucunu tut ve kimseye haksızlık yapma yeter. Niye gidip başını belaya sokacaksın. Şimdiye kadar birçok alimin sohbetlerinde bulunduk ama böyle bir Müslümanlık görmedik.
Hüseyin:
-Baba! Müslümanlık sadece dille, peygamberin izinden gidiyoruz demek değildir. Hele O'nun hayatına bir bakalım neler yapıyordu. Peygamber Efendimiz(s.a.v) zalim ve kafirlere başkaldırmadı mı? İnsanları putlara tapmaktan, Allah’a kulluk yapmaları için davet etmedi mi? Bugün biz bunlardan başka ne yapmışız? Camiye gidip, Allah için namaz kılıp ibadet ediyoruz.
Köy çocuklarına Kur'an ve sünnet dersi veriyoruz. Laiklik, demokrasi ve sosyalizm putlarını onlara tanıtıyoruz. Kafir ve zalimlere baş eğmenin haram olduğunu söylüyor ve anlatıyoruz. Buna karşılık Allah’ın hüküm ve şeriatının hâkim olması için, çalışmanın vacip olduğunu anlatıyoruz. Peygamber Efendimiz(s.a.v) bu yolda birçok işkence ve zulüm görmüştür. Kabe’de secdede iken üzerine hayvan işkembesi atıyorlardı. Sokaklardan geçerken ateşlerinin küllerini üzerine döküyorlardı.Taif’te O'na taşlarla saldırdılar ,öyle ki vücudundan akan kanlar ayakkabısını doldurmuştu. Gözünün önünde sahabelerini şehid ediyorlardı. Peki bizim şerefimiz ,O'nun şerefinden daha mı çok? Ya da bizim canımız, O'nun canından daha mı kıymetli? Biz O'nun sahabelerinden daha mı iyiyiz? Bizim hayatta kalmamız, O'nun hayatta kalmasından daha mı önemli?
Babası:
-Yeter be sende! artık sizinle konuşulmuyor. Sen bizleri Peygamberle bir mi tutacaksın?
Hüseyin:
-Wallahi baba! Eğer Enbiyaların yolundan gitmesek ve bizden önceki Müslümanların çektikleri eziyetleri çekmesek Allah’tan Cenneti isteyemeyiz.Ya Rabbi! Sen bunlara akıl ve hidayet ver. Ama bir gün herkes anlayacak davamızın hak ve haklı olduğunu...
Susa’da Hüseyin ve arkadaşlarının İslami çalışmaları devam ediyordu. Her fırsatta bir araya gelerek faaliyetlerini bözden geçiriyorlardı. Köy imamı ile konuşmak için M.Said, M.Zeki’yi Hüseyin’i çağırmak
için gönderir.
Hüseyin! İsmi gibi güzeldi, korkusuz ve fedakardı. Susa çok beklemişti Hüseyin’i.Hüseyin kurumuş toprağa verilen su gibi iyi gelmişti Susa’ya…Gönlü hoştur artık Susa’nın…Susa’da artık İslam’ın ayak sesleri geliyordu. Artık küfür dara giriyordu. Bel’am ve münafıklar kuduruyorlardı artık. Günümüzde olduğu gibi Susa’da da münafıklar Müslümanları hazmedemiyorlardı. Bel’am ve münafıklar bir araya gelip istişare (!) ediyorlardı ve nifak kazanını kaynatıyorlardı. Onları engellemek için her türlü yaptırımı dile getiriyorlardı. Hararetli bir şekilde Hüseyin ve arkadaşları hakkında atıp tutuyorlardı. Ve başlıyordu kin ve nefret istişaresi;biri söze girerek sözde şeyhin etrafında toplananlara şöyle diyordu:
-Yahu kurban ne yapacağız biz bu Hüseyin’le, bütün çocuklarımızı kandırdı(!).Bir diğeri ise:
-Doğru söylüyor şeyhim ,yeni imamı da kandırmış(!) bilmiyor musun?
-Camiye gidip ne yapıyorlar bilmiyorum? Şeyh (!) lafa girerek:
-Ne camisi yahu, böyle cami olur mu hiç? Şeriat deyip duruyorlar, ne şeriatı ya! şeriat varsa o da S.Arabistanda var. Oradaki camileri de biliyoruz. İnsan camiye gider namazını kılar, duasını yapar ve evine gelir.Cami de sohbet haramdır(!).Birkaç kendini bilmez fakir ve edepsiz genç kalkmış kafalarına göre hareket ediyorlar.Köy büyükleri ve alimlerin yolundan gitmiyorlar. Eğer davaları hak olsaydı biz de onlarla olurduk.Bizi konuşturmuyorlar bile.
-Kurban biz ne yapacağız şimdi?.
Şeyh(!):
-Kendimizi toparlayalım ve camiye gitmelerini engelleyelim.
-Kurban! cami Allah’ın evidir onları nasıl engelleriz.
Şeyh(!):
-Yahu size söylüyorum, bütün fitnelerini(!)orda yapıyorlar ve çocuklarımızı orda bozuyorlar(!). Bunu bilesiniz ki Hüseyin ve arkadaşlarının fikirleri çok bozuktur(!).Onlar Müslüman değil(!), Şiidirler.
-Evet,Şeyh(!) doğru söylüyor.
Şeyh(!):
-Birde kendilerine bir isim bulmuşlar, Müstazaflar diye. Bu ismi şiilerden öğrenmişler.
-Bakın Haci Ahmet’de
geldi.
Haci Ahmet:
-Selamünaleyküm.
-Aleykümselam
Şeyh(!):
-Haci Ahmet gel otur!
Haci Ahmet:
-Hayırdır, niye toplanmışsınız burada.
-Sohbet ediyoruz, Şeyh(!) bu Müstazaflardan bahsediyor.
Haci Ahmet:
-Müstazaflar ne yapmışlar ki?
Şeyh(!):
-Ne yapmamışlar ki Haci Ahmet. Köyümüzde din bırakmadılar, çocuklarımızı camiye götürüp kandırıyorlar(!)onları şii yapıyorlar. Artık kimse anne –babasını dinlemiyor, işine gücüne gitmiyor. Camiye gidip gidip namaz kılıyorlar. Kur’an ve kitaplar okuyorlar. Cihad ve şehadet deyip duruyorlar.Biz de diyoruz ki;toparlanacaz ve onları camiye gitmekten alıkoyacağız. Belki bir daha gitmezler de biz de rahatlarız.
Haci Ahmet:
-Allah!Allah! Sen ne diyorsun Seyda! Wallahi sen onlardan bir şey anlamamışsın,onlar namaz mı kılmıyorlar ,oruç mu tutmuyorlar, kul hakkı mı yiyiyorlar, namusa mı göz dikiyorlar?...Sen daha iyi biliyorsun nasıldır. Onlar diyorlar ki:Kur’an ne diyorsa biz onu yapıyoruz.Sen diyorsun şiidirler. Wallahi bu köyde birtek şii yoktur.Fakat birçok belam ve münafık var.
Şeyh(!):
-Haci Ahmet sen de mi onlardansın? Seni de mi camiye götürüp kandırdılar(!).Wallahi artık üzerimize farz oldu. Onların camiye gitmesini engellemeliyiz ki başımız rahat etsin.
Haci Ahmet:
-Kimlerden olacam ki; evet ben de onlardanım, ben de Müstazaflardanım.Allah’ın partisindenim. Peki siz
kimlerdensiniz ki onlara düşmanlık ediyorsunuz. Herhalde sizler şeytanın partisindensiniz. Bana iyi kulak ver ve iyi dinle Seyda! Cami Allah’ın evidir. Orada Kur’an ve İslam dersleri veriliyor. Senin ve babanın haddine mi ki? Onları camiden alıkoymak. Senin için bel’am diyorlardı, ben niye diyordum? Wallahi doğru söylüyorlar.Sen Allah’ın dinini kullanarak, O’nun taraftarlarına karşı şeytan taraftarlarıyla işbirliği yapıyorsun. Yuh olsun sana ve senin gibilere! Siz ne ahmak ve sefillersiniz. Köyümüzde o kadar Allah’ı tanımaz, namazsız ve komünist kimseler var ki;sabahtan akşama kadar işleri bozgunculuktur. Kur’an ve İslam aleyhinde çalışıyorlar, ama sen onlara aldırış etmiyorsun. Köylüleri onların aleyhinde toplamıyorsun. Diğer yandan İslam ve Kur’an ı hâkim kılmak için çalışan çocuklarımız var. Allah’ın adaletini yeryüzüne hakim kılmak için uğraşıyorlar, ama senin hesabına gelmiyor ve sen onların aleyhinde çalışıyorsun. Sen Allah’ın taraftarlarına düşmanlık ediyorsun. Bu gençlerimiz İslam ve Kur’an için çalışıyorlar sen onları bu yoldan alıkoymak istiyorsun . Seyda! Söyle bana sen kimin hesabına çalışıyorsun. Söyle bana İslam adına kimin hesabına çalışıyorsun. Hristiyan ve Yahudilerin hesabına çalışıyorsun herhalde. İslam’a ihanet ediyorsun. Allah size bu doğru yolu göstermiş, ama siz yanlış yolda gidiyorsunuz. Allah sizden hesap sorduğu zaman ,sizler dağdakilerden mi yardım isteyeceksiniz?
İftira,nifak ve yalan…Küfür her şekilde hücum etmeye başladı. Allah’ın sünnetidir ki;İslam davası sahipsiz kalmayacaktır. Yine Allah’ın sünnetidir ki;küfür İslam davasını kabul etmez.Her türlü şeytani hilelerle İslam davasını kabul etmez. Bu Allah’ın sünnetidir.
Yine işkence, yine başkaldırış, yine hicret…Yine Ammar , yine Mus’ab,yine Hamza. Bir daha ŞEHADET! Tarih tekerrür ediyor.
Bazı insanlar toplanmışlardı Susa da.Müslümandılar. Ama mürted örgüt onları tehdit, şantaj ve korkuyla sindirmişlerdi. Bunun için İslami dava eri M.Ali’yi davasından vazgeçirmek için eş-dost ve akrabaları bir araya geldiler. Mahkeme…Dağlara mahkum olmuş olan mürted örgüt mensupları Müslüman bir genç için kurdukları mahkemenin hakimi olmuşlardı. M.Ali Mus’ab gibiydi.Akrabaları bir olup onu İslam davasından uzaklaştırmak istiyorlardı. Mahkeme başlıyordu. Akrabalarından biri söze girerek; M.Ali ile konuşmak için gönderdikleri kişiyi adeta sorguya çekiyordu.
-M.Ali ile konuştunmu sen?
-Tabiki konuştum. Konuşmazmıyım. Ama konuşmam fayda etmedi sanırım.
-Nasıl?
-Ona dedim ki; Hüseyin’i bırak gel evinde otur. Yoksa sen bilirsin senin de, bizimde başımız belaya girer PKK demiş ki; kim bunlarla beraber olursa onu ve ailesini yok ederiz.
-Eee o ne dedi peki?
-Dediki ölüm Allah’ın emridir ve O’nun elindedir. Eğer O’nun yolunda ölürsek,bu bizim için büyük bir şereftir. Biz Allah yolunda her şeyimizi feda etmeye hazırız. Biz diyoruz ki; canımız, malımız, anne-baba ve ticaretimiz hepsi O’nun yolunda feda olsun.
-Yahu bilmiyorum. Böyle şeyleri nerden çıkarıyorlar?
-Böyle şeyleri hep Hüseyin söylüyor onlara.Şeyh(!) bunlar için Müslüman değil şiidirler diyordu.
-Evet biliyoruz ki bu M.Ali başımıza büyük bir bela getirecek.Ne yapacağımızı da bilmiyoruz.
-Evet doğrudur. Ettik etmedik köyden de çıkmadı. Bunun yüzünden PKK bizi mahvedecek. Bilmiyor musunuz? PKK’liler köyleri basıyorlar,beşikteki çocukları ve doksan yaşındaki ihtiyarları bile öldürüyorlar.Evlerini barklarını da talan edip yıkıyorlar.
-M.Ali yüzünden bizi ve çocuklarımızı öldürecekler.
-M.Ali başımıza neler getirdi bakın. Ne yapacağız, köyden de çıkmıyor.
-Madem ki onun yüzünden öldürüleceğiz. Biz onu öldürelim ki kurtulalım.
-Evet wallahi. Başka çaremiz de yok zaten. Onu öldürelim ve kurtulalım.
Susa..iftira,nifak ve tehdit. Sessiz bir savaş var Susa'da. İnsafsız bir savaş. Münafık ve korku köleleri kalplerindeki kini ev ev dolaştırıyorlardı. İnsanlar Allah yolunda gitmesin diye, önlerini görmesinler diye ve mal mülk sahibi ve köle sahiplerine kul olsunlar diye. Mixo gibilerini Müslümanlara lider yapmak için. İslam dininin kalkması için, hristiyan ve yezidlerin her yeri doldurması için. Bu küfrün hesabıdır. Ancak Allah’ın da bir hesabı var. İslam davasının gençleri tehditlerden korkmadılar ve cihad ve gayretlerini çoğalttılar. İslam davası günbegün büyüdü ve çoğaldı.
Şehadet sesi geliyordu Kürdistan’dan. Hergün bir yerde İslam gençlerinin kanı İslam ağacını suluyordu. SUSA.. Günbegün şehadete yaklaşıyordu. Ramazan ayı geliyordu.
Ramazan, nifak ve küfürden temizlenmektir , şirkin pisliğinden temizlenmektir ve şeytani kibirden temizlenmektir. Ramazan, terbiye ve özgürlük ayı,ramazan cihad ve ibadet ayı.
ŞEHADET ,ramazan da SUSA’ya da yaklaşmıştı. Silvan(Farqin). Kadir gecesinde ŞEHADET! Köle ve dinsizlerin kulları kalabalık bir grupla genç bir İslam erine saldırdılar. HACİ Biçer şehid oldu. Kanı Kur’an-ı kerimin üstüne aktı. Kadir gecesinde, bin yıldan daha hayırlı olan bir gecede, küfrün kin ve gazabı ortaya çıktı. Tefsir ve İslami kitapları kaleşnikoflarla taradılar. Bu büyük bir kindir. Ebü Cehil in kini gibidir, o da Kur’an’ın düşmanı idi, kemalistlerin kini gibidir o da Kur’anın düşmanı idi. Bu kin tağut ve firavunların kinidir. HACİ şehid oldu
Müslümanlar toplanıp onu tevhid ve tekbir sesleriyle toprağa hediye ettiler. Müslümanların yürekleri yaralı ve hüzünlüydü. Fakat korkusuzdular. Korku ,şehadetle Müslümanların yüreklerinden çıkıp küfrün yüreğine yerleşti
SİLVAN(FARQİN)...
HACİ’nin şehadetine çok üzülen HÜSEYİN ve arkadaşları şöyle diyordu.
Haci! Aziz kardeşim hani beraberdik, beni bırakıp gittin beklemedin beni, ama Allah!ın izniyle sana yetişecem. Haci, SİLVAN karanlığa gömüldü sanki birdenbire, ağır bir yük yükledin bize, ama biliyoruz ki bu tatlı bir ağırlıktır. YA RABBİM! küfre karşı kin ve öfkemizi artır. Ya Rabbi sen ne kadar büyüksün! Eğer bana deselerdi tüm dünya İslami dava ya katılmış, ben derdim ki sadece Haci katılmamıştır. Ama bu insandan öyle bir dava adamı çıktı ki bugün hepimiz yemin ederiz ki onun yolunda yürüyeceğiz
Haci kadir gecesi şehidi. Haci senin kanın İslam inkılabının müjdesidir bize, şehitlere selam söyle, dedemiz Şeyh SAİD’e müjde ver, ona söyle çocukların kalkmışlar kafirlere karşı baş kaldırmışlar, artık boyun eğmiyorlar şehidin kanı şahittir, yaralı Kur’an da şahittir.
Silvan! Tut kendini Silvan. Allah ın izniyle bugünden sonra bu dünya dar olacak bu yezid ve hainlere. Ey ahmak kafirler! Biz Allah’a dayanıyoruz, tüm dünya arkanızda da olsa Allah’ın yanında çürüktür. Şunu bilesiniz ki şehadet gönlümüzün sevgilisidir. Haci, senin alnına Kelime i tevhidi bağladık ve yükünü omuzladık. Biz bugün seni toprağa veriyoruz, ama şunu iyi biliyoruz ki eğer toprağın altını şehitlerle doldurmasak, Allah yeryüzünün hakimiyetini vermez bize..
Susa...Artık şehadet aşkı Müslüman gençlerin gönüllerinde dolaşıyordu. Şehitler kervanı yola çıktı. Bir haber daha geldi Silvan'dan Salim şehit olmuş. Hunharca ve zalimce bir şekilde şehit edildi. Ama Müslümanlar bu duruma hayret etmediler. Zira biliyorlardı bu küfür ahlakıdır
Ashabı Uhdud, Sümeyye ve Yasir, biri Maune ve Reci vakaları, bu küfrün işkence ve zulmü idi. Dersim, Assam, Sabra ve Şatilla, Hama ve Halepçe. Bunlar da zalimler ve küfrün katliamları idi. Ne kadar zaman geçse bile küfür ahlakı aynıdır. ZULÜM. Nerede olsalar, ne şekilde ve zamanda olsalar da adları aynıdır. Zalim.
Müslümanların şehadeti kafir ve münafıkları sevindirir. Müslümanların yürekleri yanmıştı. Ama onlar biliyorlardı ki şehadet rahmet ve berekettir. Allah’ın emrini bekleyerek günbegün İslami çalışmalarını artırıyorlardı.
Salim’in şehadeti tüm Müslümanların yüreğini yakmıştı. En çok ta onun vesilesiyle İslami davaya katılan Susa’daki arkadaşları Hüseyin ve M.Ali çok üzülmüşlerdi. Hüseyin camiye gider. Orada M.Ali ve Molla Abdülhaluk sohbet ediyorlardı.
Hüseyin:
-Selamünaleyküm.
M.Ali:
-Aleykümselam we rahmetullahi we berekatühü.
Hüseyin;
-Hayırdır inşallah ne yapıyorsunuz?
M.Ali;
-Abdülhaluk Hoca’ya Salim’i anlatıyordum. İslami hareketi onunla tanımıştım. Ona çok üzüldüm,
Hüseyin;
-M.Ali! Allah'ü Teâlâ Kur’an ı kerim de şöyle buyuruyor: "Sizden önce yaşayan insanlar imtihan olmuşlardı, siz de imtihan olacaksınız". Böyle şeylere hazırlıklı olmak gerekir. Biz Allah’ın davasını tutmuşuz, biz onun taraftarlarıyız. Biz söz vermişiz ve verdiğimiz sözü yerine getireceğiz.
M.Ali;
-Wallahi doğru söylüyorsun, ama yine de yüreğimiz çok yanıyor.
Hüseyin;
-Nasıl yüreğimiz yanmasın? Aziz kardeşlerimiz içimizden kopup şehit oluyorlar. Ama çok iyi biliyoruz ki dünya bizim için imtihandır, ebedi olan ahirettir. Şehadet Allah’ın mükafatıdır. Kim layık olursa Allah lütuf ve kereminden ona şehadeti nasip eder. Bizim de şöyle dememiz gerekiyor. Ya Rabbi bize de şehadeti nasip et ve kanımızla insanları uyandır.
M.Ali;
-Elhamdülillah her duamızda bunları söylüyoruz. Elhamdülillah
Hüseyin;
-M.Ali ! Akrabalarınla aran nasıl?
M.Ali;
-Bana tehdit mesajları gönderiyorlardı, sen de Hüseyin’in ateşinde yanacaksın, onlar para alıyorlar seni de kandırıyorlar. Şimdi ise benimle konuşmuyorlar bile.
Hüseyin;
-Sübhanallah, insan mücadelenin içinde Allah’ın ayetlerini daha iyi anlıyor. Allah’ın sünneti artık çok aşikâr gözüküyor. Peygamber’in sahabesinin başına gelenler, bugün muvahhit Müslümanların başına da geliyor. İftira, işkence, kıyam, hicret ve şehadet hepsi Allah'ın sünnetine göredir.
Yıl 1992. Haziranın 26’sı. Yaz aylarının başıdır. Gecedir. Sanki yıldızlar bu gece daha çok parlıyor. Yatsı ezanı okunuyor. Her zaman olduğu gibi Müslümanlar camiye cemaatle namaz kılmak için gittiler.
Hiçbir zaman Müslümanların karşısına çıkmaya cesaret edemeyen mürtet örgüt mensupları asker kılığına girerek Susa camiinin etrafını kuşattı. Camidekilere seslenerek; "Biz askeriz, teslim olun!" dediler.
Gecenin bu vaktinde gelenlerin asker olmayabileceğini düşünen Hüseyin ve arkadaşları telsiz sesini duyunca ikna oldular. Camiye giren mürtet örgüt mensupları cemaate saldırdılar.
Camideki Müslümanlara "Siz burada toplanıp ders yapıyorsunuz haa.. hele bir karakola gidelim de toplanıp ders yapmanın ne demek olduğunu size gösteririz" diye bağırıyorlardı. Bu tarz sözler sarf ederek kendilerini kamufle etmeye çalışan mürtet örgütün mensupları hem İslami mukaddesata hem de cami cemaatine ağır küfürler ederler ve ayakkabılarla camiye girerler.
Hüseyin ve arkadaşlarını karga tulumba dışarı çıkarıp ellerini bağladılar. Ayaklarında spor ayakkabı olduğunu fark eden Hüseyin, tekbir getirerek arkadaşlarına; “Bunlar asker değil ,mürtet örgüt mensuplarıdır." diye haykırdı.
Ve zalimler hunharca taramaya başladılar Müslümanları. 10 Susa yarenini şehid ettiler.
Kara bulut bir kapladı sanki Susa’nın üzerini, baharda yağan dolu gibi kurşun yağdırdılar mazlumların üzerine, kanlarından cami avlusu göle döndü.
Nasıl ki Yezid, Resulullah mescidine hakaret edip talan etti, nasıl ki zalim Haccac Allah’ın evini mancınıklarla taşladı, nasıl ki Fahd ve Halit Allah’ın misafirlerinin kanını döktü ,nasıl ki tağut devlet camileri at ahırları ve askeri kışlalara çevirdi; tarih tekerrür etti. Zulüm nöbeti yeni kafirlere devredildi. İslam düşmanları kinlerini bir daha gösterdiler. Müstazaf ve mazlumlar bu zulmü unutmayacaktır.
Susa meşaledir, çünkü Müslümanların önünü aydınlatan bir güneş gibidir. Susa baş kaldırıştır, zalim ve Ermeni kölelerine, Susa feryattır, Müstazafların birliği için yapılan bir feryattır. Susa şereftir, Müslüman fertlerinin gönüllerindeki şehadet aşkını yükseltir.
Ey SUSA! sen İslam kıyamının yüz akısın, sen şehadet ve zafer yolusun, Ey SUSA! Kardeşlerimizi aldın bizden. Fakat Allah’ın rızasını gösterdin bize. Susa’yı UNUTMAYACAĞIZ! o cengâver ve aslanları UNUTMAYACAĞIZ!
EY MUHAMMMED HÜSEYİN
EY MEDENİ
EY MEKİ
EY MUHAMMED ZEKİ
EY MUHAMMED SAİD
EY HACİ AHMET
EY MUHAMMED EMİN
EY ADNAN
EY MUHAMMED ALİ
EY MOLLA ABDÜLHALUK.
SİZİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ.
SİZE SÖZ VERİYORUZ
DAVANIZI YÜRÜTECEĞİZ KIYAMETE KADAR.
26.06.2013
MİDYAT
Kürtçeden Türkçeye çeviri,çeviren:Süleyman TUNÇ