Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı
İz bırakan eserler vardır. ‘Keşke farkına varılsa, okunsa’ denilen… Bu köşede okuduğu eserlerden hissesini alan ve eserlerin onda oluşturduğu esintiyi paylaşmayı seven amatör bir kalem olarak sizinle olacağım inşallah.
Haydi Bismillah…
Aldığım hisseyi sizinle paylaşacağım ilk eser Prof. Dr. Muhammed Taki Osmani’nin kaleme aldığı ‘Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı’ adlı eserdir.
Sünnet, en kısa tanımıyla Hz. Muhammed(s.a.v) tarafından söylenen söz, yapılan fiil veya verilen onaydır. Sünnet, İslam’ın Kur’an’dan sonraki en büyük kaynağıdır. Sünnetin bu statüsü asırlardır devam edegelmiştir. Lakin özellikle 1800’lü yıllarda Hint alt kıtası ve Mısır üzerinden başlayıp zamanımıza değin yayılan‘Peygambersiz İslam Projesi’ kapsamında, müsteşrikler eleştirellik kisvesi altında saf zihinleri sorularla bulandırmış ve başarılı olmuştu. Diyobend medreselerinde bir muhaddis olan Osman Taki, sorgulayan Müslümanların aklında ve kalbinde Peygamber(a.s.m)’in pak sünnetini anlamadaki engelleri kaldırmak ve sünnet şuurunu yerleştirmek için bu çalışmayı meydana getirmiştir.Temel iddiaları göz önüne alarak bina ettiği eserini sünnetin yeri, önemi, bağlayıcılığı ve naklini içeren 4 bölümde ele almıştır.
Yazar kitabın 1. bölümünde sünnetin tarifi, Resulullah’ın konumu ve ona ittiba konusunu ele alıyor. Kur’an’da 73 ayrı yerde Rabbimizin kendisine itaatten sonra Resul’e itaati istemesini, konunun ehemmiyetini gözler önüne seren önemli bir kanıt olarak sunuyor. Öte yandan namaz, oruç, hac, zekât gibi İslam’ın ana iskeletini oluşturan ibadetlerin emredildiği halde nasıl yapılacağı ile ilgili teferruatlı bir izahının yapılmamasından;metluv vahiy olan Kur’an’ın haşa eksik olduğunu değil, aksine Rabbimizin gayrı metluv(Kur’an’da yer almayan) vahiy olan sünnete yönlendirdiği çıkarımını yapıyor.
2. bölümde Peygamberin hüküm koyma ve Kur’an’ı yorumlama yetkisi üzerine yoğunlaşıyor. Kur’an’ın açıklanmaya ihtiyacı üzerine de durduğu bu bölümde Kur’an’ın iki farklı konuyu ele aldığını aktarıyor: birincisi yalın gerçeklikler, ikincisi şer’i hükümler ve müteşabih ayetler… Özellikle ikinci bölümün açıklanması için Kur’an’ı en iyi anlayacak, yorumlayacak kişi Kur’an’ın da kendisini ‘okuyucu ve yorumlayıcı’ olarak sunduğu, Hz. Peygamber’in ta kendisidir. Öte yandan ondan sonra Peygamber gelmeyeceği bilindiğine ve Kur’an’da Allah, Onu ‘Âlemlere Rahmet’ olarak nitelediğine göre; Onun pak sünnetinin ve yorumunun zaman-mekân mefhumunun üstünde olduğunuda gözler önüne seriyor.
Kitabın 3. bölümde yazar, hadislerin bize geliş sürecini irdeliyor. Müellif, bu büyük müktesebatın bizlere ulaşmasında yazmanın önemine dikkat çekiyor ve Peygamber’in hadis yazdırmadığı iddialarına karşılık sahabilerden tabiine, onlardan tebea tabiine değin çoğu kişinin hadis yazdığını belgeleriyle sunuyor. Bu vesileyle hadislerin 3. yüzyılda bir anda ortaya çıkmadığınıda öğrenmiş oluyoruz. Hadisleri yazma yönteminin yanında ezberleme, müzakere etme ve uygulamaya geçirme gibi etkili ve kalıcı yöntemlerle de bizlere aktarıldığını belirtiyor.
Kitabın 4. bölümde hadislerin bize ulaşma sıhhati üzerinde duruluyor. Hadislerin bir sistematiğinin olduğunu, rical(ravi ilmi) ve cerh-tadil(Hadislerin sıhhat ilmi) ile öğreniyoruz. Bu ilimle birlikte ravilerin güvenilirliği, hafızaları; gelen hadislerin kim, kaç kişi tarafından ve ne surette geldiği, sıhhati,hangileriyle hüküm verilip verilmeyeceği ile ilgili sorunların nasıl çözüme kavuştuğunu küçük örneklerle aktarıyor.
Kitap, sünnetle ilgili bilgilenmek isteyenler için sade anlatımlı olmasına rağmen sağlam kaynakçası ile bu alanda ilerlemek isteyenlere ışık tutacak bir eser… Okuyun, tavsiye ederim. Rabbim Kitap’tan ayırmasın.
(İnşallah). Devam edecek…