Çok soğuktu 28 Şubat. Tüm şartlar ve kurumlar inançlı insanların aleyhine işliyordu. Hem mevsim soğuktu, siyaset, politika ve kanunlar da bu kadar soğuk ve çetin idi. Siyasi gücü ele geçiren bir takım siyasetçi ve askeri bürokrasi tüm gücüyle muhafazakârları ve dinini yaşamaya çalışan insanların üstüne geliyordu. Bu kendini bilmez güruh kadim inanç ve kültüre, geleneğe ve medeniyete sahip bu toplumun inancına, maneviyatına, kültürüne, dinine, örfüne ve inancına adeta savaş açmışlardı. Yemin etmişlerdi Avrupa’nın ahlak ve yaşama felsefesine uygun bir nesil yetiştirmek ve kadim tarihimizle ve inancımızla tüm bağlarımızı kopartmaya.
Medyanın tüm gücü ile Üniversitelerin, Askerlerin, Emniyet teşkilatı ve devlete bağlı tüm kurum ve kuruluşları ile savaş açılmıştı. İnancı sağlam tutacak, dini hassasiyeti öğütleyecek ve sağlıklı bir nesil oluşması için çalışan tüm kurum ve bireysel faaliyetlere operasyonlar başlatılmıştı. Kimi kurumlar, okullar kapatıldı. Kimi insanlar içeriye atıldı. Kimisi işinden oldu. Halk çaresizdi, tüm bunlara rağmen inancına, kültürüne bağlı insanlar, çocuklarını bu malum güruha karşı korumak ve inançlarına, kültür ve geleneklerine saygılı bir nesil yetişmesi için gizli saklı bir şekilde çocukları için çalışmalar yaptı. Çocuklarını korumak için itina ile çalışıp büyüttüler. Deyim yerin de ise o zaman “köyün taşlarını bağladılar, köpeklerini saldılar “ misali insan kendini ve çocuklarını devlet eliyle yapılmak istenen inançsızlık, ahlaksızlık ve her türlü kötülüğe karşı korumak bu kadar zordu. Buna rağmen duyarlı insanımız kendisine dayatılan tüm ahlaksızlıklara ve inançsızlığa rağmen boğun eğmemiş ve inançlı bir nesil yetiştirme gayretine düşüp o dönemin gençlerini muhafaza etmeye başardılar.
O dönemde, ülkeyi gele geçiren ve devlet kurumlarını ve bütçeyi babasının malı gibi kullanan o zamanın siyasetçileri, politikacıları, medyasını ve tüm kuruluşları ile birlikte bu halk karşılarında dik durarak onları alaşağı ederek, kendi inancına ve kültürüne sadık olan bir partiyi ülkenin başına getirmeyi başardı. İnsanımız kendi inançlarına ve kültürlerine sadık olan mevcut parti iş başına geldikten sonra, insanımız rehavete kapılarak, daha önce kendilerine ve çocuklarına ahlaksızlığı telkin edecek ve inançlarına saldırı yapılmadığını düşünerek, nasıl olsa kendileri gibi düşünen bir parti mevcut diyerek çocukları için gereken hassasiyeti göstermediler. Nasıl olsa mevcut parti iktidardadır ve her şeyi yerli yerine getirecek, inançlı, ahlaklı, kültürüne sadık bir nesil yetiştirecekti.
Oysa geldiğimiz nokta hiçte öyle olmadı. İnsanımız “Saldık çayıra Mevla’m kayıra “ anlayışına kurban gitti. Çünkü mevcut hükümet insanımızın özellikle inanç ve ahlak bağlamında hassasiyeti olan insanımızın beklentisini boşa çıkarttı. Asım’ın nesli yetiştireceğiz deyip insanları umut vermekten başka bir şey yapılmadı. Okullara Hz. Muhammed’in hayatını seçmeli ders koyarak çocukları, gençleri çağın kötülüklerinden ve zararlarından korunmuş olunmaz. Eğitim ciddi bir konu olup bir iki dersle insanları eğitmiş olamazsınız. Eğitim ciddi ve uzun bir politika gerektiren bir çalışma gerektiren bir çalışmadır.
Diğer husus, çocukları bekleyen ve her an içine düşme ihtimali olan bir sürü sosyal günah ve kötülüklerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Kötülüğe karşı, çocukları zararlı olan her türlü sosyal günahtan korumak için bir çaba, bir politika yürürlüğe konulmamıştır. Burada iş yine dönüp ebeveynlere kalmaktadır. Mevcut hükümetin çocuklarını istedikleri şekilde günahlardan korumak ve iyi bir nesil yetiştirme amacından uzak olduğu anlayarak, geç olmadan çocuklarının eğitimini 28 Şubat dönemindeki gibi kendileri üstlenmeleri gerekir. Şu anda çocukları ve gençleri 28 Şubat dönemi kadar kötü bir çevre mevcuttur. Belki inanç anlamında bir baskı yoksa da, kötülükler kurumlaşmış ve onlar için tüm kapıları açık vaziyettedir. Çocuklarımız, gençlerimiz her an mevcut kötü ve gayri ahlaki yaşam koşullarına düşme ihtimalleri çok yüksektir. Büyükler olarak bunlara seyirci kalma lüksümüz yoktur. İyi bir gelecek için iyilikten yana taraf olmazsak bertaraf oluruz. Unutmayalım.