Cumhuriyet tarihinde tüm inkılaplar İslam dinini ortadan kaldırma ve Müslümanları
dininden, örf ve adetlerinden koparmaya ilişkin bir hareket oldu. Özelde Kürdistan’da, genelde tüm
ülkede İslam karşıtlığı ve İslam düşmanlığı projesi uygulandı. İslam’ı en iyi bilen ve İslam’a sadık olan Kürt halkı hem dilleri hem de dinleri yüzünden tüm alimleri dar ağacına mahkûm edildi ve aydınları,aşiret reisleri ülkenin değişik bölgelerine sürgün edildi. Köyleri yakıldı. Katliamdan geçirildi. Bölgede yapılan zulümleri ve yıkımları kabul etmeyen, karşı çıkan gruplar oluştu.
Halkı bu acılar üzerinden bir araya getirme çalışmaları yapıldı. Örgütlerin, çoğu dinden farklı olarak dil üzerinden, yani ırkçılık üzerinden örgütlemeye çalıştılar. Bu örgütlerin başında genelde sosyalist gruplardı. Halk o kadar sosyalistlerin düşüncesini tasvip etmeseler de sistemin zulmüne karşı tepki olarak bu sol örgütlere destek verdi. 1980’li yıllarda bölge halkını dinsizleştirmek isteyen bu grupları kabul etmeyen muhafazakâr kesim bölgede bir yandan sistemin sistematik olarak dinsizleştirme projeleri, bir yandan sol örgütlerin dinsizleştirme çabaları karşısında halka İslam şuuru, bilinci vermek için çalışmalara başladı.
Sistem bu durumu fark edince İslami faaliyetlerde bulunan muhafazakâr insanların üstüne
gitti. Sol örgütlere alan açtı. Sistem hem eğitimde hem de siyasi güç olarak dine karşı mücadele etti.
Çünkü sisteme göre; din düşüncesi tehlikeydi insanlar dinden uzaklaşırsa daha basit yönetilebilir
olduğunu düşünüyordu. Sistemle, sol örgütler aynı düşünce idiler. Bunların ortak paydası aynı idi.
İslam düşmanlığı bölgenin muhafazakâr din alimleri, davetçiler bölgede İslamsızlaştırma projelerine
karşı durup zor şartlar altında canları pahasına İslami değerlerin, kutsalların, örf ve adetlerin yok
olmasına göz yumamazlardı.
Doksanlı yılların başına gelindiğinde sosyalist- ateist- marksist örgüt bu İslami davet ve tebliğe karşı atağa geçerek muhafazakâr davetçileri yok etme ve İslami şuuru silme adına büyük yıkımlar, ölümler gerçekleştirildi. Bölgede İslami şuuru ve daveti yapanlar ölümle tehdit edildi, bölgeden çıkmaları istendi. Ancak canları pahasına İslami düşüncenin yaşam tarzının silinmesi için pes etmediler ve direndiler. Bunun için çok bedel ödediler. Sol örgüt bunu başaramayınca bir yerde duruldu. Devreye sistem girdi ve onca ülke insanının kanını döken asker, polis, doktor, öğretmen, hemşire öldüren, her gün bir karakola saldıran sol örgütü görmezden gelerek bölgede İslam’ın şuuru, İslami değerleri hâkim kılma mücadelesi veren mustazaf insanların üzerine gitti.
Birçok insanın ölümü ve zindanlara atılması ile devam etti. Diğer taraftan sol örgüt bölge insanlarını
özellikle gençlerin İslam’dan uzaklaştırma çalışmasını yapıyordu. Sol örgüt tüm gençleri İslam’dan ve
kültürlerinden uzaklaştırma projelerini uyguladı. Gerektiğinde zorbalık yaptı. Kendisi gibi düşünmeyen aileleri katletti ya da tehdit ederek sindirdi. Tüm bölgede halkın çocuklarını, gençlerini İslam’dan uzaklaştırmakla kalmayıp nefislerine şeytanlara uymalarını sağladı. Bu gençler özgürleşmişti, İslam fıtratına aykırı ne varsa yapabiliyorlardı; alkol, uyuşturucu ve her türlü maddeyi kullanır hale getirdiler. Bu kötü alışkanlıklar hem sol örgütün hem de sistemin eliyle yapılıyordu. Sol örgütte bu işten çifte kârlıydı. Hem uyuşturucu satıp para kazanıyor hem de gençleri basit bir şekilde
yönetebiliyorlardı.
Bölge halkının muhafazakâr alim ve davetçilerde zor şartlarda İslami ve ahlaki çalışmalarını yapıyordu. İslami çalışmaları hem sol örgüt hem de sistem tarafından sürekli baskı
altında idi. Ta ki 2015 yılının 6 Ekim tarihine kadar sol örgüt bölgede gözleri önünde faaliyet gösteren bu İslami çalışmaları yapanlara karşı sürekli kindar bir tavır takındı. Sol örgüt ve siyasi parti tüm kürt gençlerini İslam’dan uzaklaştırdıkları örf, adet, gelenek bilmeyen ve uyuşturucuya mahkum olan gençlerini artık kolay ve basit bir şekilde yönetebileceklerini ve düşünemeyen bir insan tipi noktasına vardıklarını anladıklarından tüm gençlerini ve onların istediği noktaya gelen tüm insanları bu bölgedebulunan mustazafların üzerine saldırttı. Amaç bölgede İslami değerlerin örf ve adetlerinin tümünü ortadan kaldırmaktı.
Sistemin cumhuriyet tarihinden beri bölgede yapmak istediği ve başaramadığı Bu projeyi şimdi bunlar yapacaktı, bölgenin birçok değişik şehirlerde sakallı ve çarşaflı mütedeyyin
insanlara saldırı yapıldı. En sonunda Diyarbakır’da ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtmak isteyen
muhafazakar mütedeyyin gençlere saldırdı, savunmasız insanlar öldürüldü. Balkondan atılıp cesetleri
yakıldı. Bölgede tüm İslami derneklere, camilere, kutsallara saldırıldı. Tarihte görülmemiş barbarlıklar
yapıldı. 70’e yakın insanın ölümüne sebebiyet verildi. Şehirler yakıldı. Sistem yine sessiz kaldı. Peki
amaç neydi? Ellerine ne geçecekti? İslami şuurun İslami yaşam tarzının bölgeden silinmesi için yine
90’lılarda olduğu gibi sebat etti; bölgeden kaçmadılar, teslim almadılar. Yine İslam’ın güneşi
söndürülmek istendi ama nafile. Tarihte sürekli İslam’a, Müslümanlara karşı savaşlar ve mücadeleler
oldu.
İslam-ı Mübin bugünlere kadar fedakâr insanların gayretiyle gelmiştir. Şimdi haklı olarak şu
soruyu sorabiliriz:
-İslami değerlere bu kadar düşman varken biz bu hususta ne yapıyoruz?
-Dinimizi öğrenme gayretimiz var mı?
-Dinimizi öğrenmeyip yaşamasak kime hizmet etmiş oluruz?
-Kimin tarafındayız?