Daha önce çağın insanı özgür olmadığını, vahşi batının kendisi medya ile dayatılan yaşam biçimine göre yaşadığını, bu yaşam tarzının insanlara gerçek mutluluk getirmediğini, bilakis buhran, nemelazımcılık ve kötü bir enkaz bıraktığını yazmıştık.
İnsanların özgürlük adı altında vahşi batıya ve kapitalizmin sömürgesi ve kölesi durumuna düşürüldüğünü ve bunun farkında olmadığını açıkladık. Oysa İSLAM dininin asıl amacı ve görevi burada daha iyi anlaşılıyor. İslam dini geldiği günden bugüne ilk daveti, ilk isteği insanları kula kulluktan kurtarıp insanların Allah’a yönlendirmesi olmuştur. Aziz İslam dini; köleliği, bilinçsiz yaşamayı, vurdum duymazlığı red etmektedir. İnsanlar, kendi hayatlarına karışan sistemlere, firavunlara, Karunlara, tiranlara karşı dik durmaları ve onlara kul köle olmamalarını emretmiştir. İslam inancında insanın değerli olduğundan onun hem yaşadığı dünya hayatında mutlu mesut olmayı hem de ölümden sonraki hayatta sonsuz cennete girmesini ister. İşte aziz İslam dini insanların, toplumların kendilerine kul köle yapmak isteyen sistem ideoloji ve her türlü kötü amaçlı düşüncelere karşı çıkmasını ister. İnsanlar aziz İslam dinine gereği gibi inandıklarında yaşadıklarından diğer dayatmalara karşı çıkabilecek ve başkalarına kul köle olmayacaklar.
Birbirlerini yiyerek birbirlerinin sırtlarından yükselerek değil kazanmalarını kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar tümünü moda adı altında tüketmeyecekleler. Paylaşmayı ve birlikte mutlu olmayı bireyselliği nemelazımcılığı değil. İslam dini bize gerçek ve insani ilkeler çerçevesinde yaşamayı öğretiyor. Bu hem bizi hem toplumumuzu ve dünya insanı için bir reçetedir. İslam dini bize öğütlediği dışında bir yaşam tarzı yaşarsak bu bizi başkalarına kul köle olduğumuzu ve sonucuna katlanmamız gerektiğini öğütler. İnsan iki tercihten birisine muhayyer bırakıldı. Ya gerçek özgürlük Allah’ın dinine teslimiyet. Ya da başka sistem ve düşüncelerine kul ve kölelik. Tercih bizim…