İsrail terör rejimi neredeyse iki aydır Gazze'de Filistinli kardeşlerimizi, çocuklarımızı, bacılarımızı, savunmasız insanları; havadan, karadan ve denizden bombalıyor. Yaşamın temel ihtiyaçları olan, su ve gıdaların dahi girişine izin vermiyor. Hastaneleri bombalıyor, binlerce yaralının bile tedavi edilmesine bile izin vermiyor. Tüm bunlara rağmen, bu vahşet, vahşi batının gözü önünde ve desteği ile yapılmaktadır. Batı ülkelerinin liderleri açık açık desteklerini bildirmekteler televizyon ekranlarında, hiç kimseden utanmadan ve korkmadan. Bu kadar açık desteğin nedeni ne olabilir?
Çünkü öldürülen, hayattan koparılan çocuklar Müslüman da ondan. Çünkü Müslümanları
düşman olarak kabul ediyorlar. Müslümanların öldürülmesinin gerektiğini düşünüyorlar. Tarih
boyunca, Batı ülkeleri doğuya kaç sefer Haçlı seferleri düzenlediklerini biliyoruz, okuyoruz. Batıdan doğuya doğru gelindikçe yoldan hangi kıyımları yaptıkları, yıktıklarını tarihte hepsi kayıtlıdır.
Ortadoğu ya vardıklarında yüzlerce Kütüphane yaktıkları, Bağdat sokaklarında kan
yürüdüğünü biliyoruz, okuyoruz.
Tarihte okuduğumuza rağmen, şimdi de aynel yakin görmemize rağmen halen Batı ülkelerinin bizi sevmediğini, insan yerine koymadıklarını, bizi tarihimizden koparmak için tüm değerlerimizi, kültürlerimizi yok etmek için çabaladıklarını görüyoruz. Hangi plan ve programlar düzenlediklerini biliyoruz ve okuyoruz. Gizli toplantılarında; 'İslam'ı yıkın Müslümanlar mahvedin!'
Programlarını ve nasıl çalıştıklarını, nasıl çalışacaklarını, nasıl planlar çizdiklerini biliyoruz, okuyoruz. Tüm bunlara rağmen tarihten bugüne kadar ve şimdi yasadığımız bu Gazze dramı, katliamı, yıkımı, vahşeti, soykırımı ve tüm kötülüklerin işlendiği bu çağda, halen Müslümanlar olarak silkinip ne yapmamız gerektiğini düşünmüyorsak, silkelenmiyorsak, tedirgin olup bir araya gelip biz ne yapabiliriz sorun birbirimize sorup çözüm arayışına gidemiyorsak bu zillet ve gaflet devam edecektir.
Bizi sevmeyen, bizi öldüren, bebeklerimizi çocuklarımızı acımasızca bombalayan bu
vahşi batı düşüncesine karşı duyarsız kalamayız. Bu savaş tüm Müslümanlara karşı açılmış
bir savaş olduğunu biliyoruz. Ortadoğu'da sürekli savaşın kalıcı olması için batı tüm imkânları
ile körüklüyor.
Tüm bu savaşlar, hileler, komplolar, oyunlar halen bizi uyandırmayacaksa, korkarım
toplar bizi uyandıracaktır. O zamanda iş isten geçmiş olacak. Onun için bugünden tezi yok, Bugünün Müslümanları, bu çağın şahitleri olan bizler, bugünlerde yaşadığımız bireysel
hayatımıza ve toplumsal yanımıza, duruşumuza, nerede durduğumuzu ve ne yapmamız gerekirken ne yapmadıklarımız, ne yapmamamız gerekirken ne yaptıklarımızdan sorguya çekileceğimizi biliyoruz.
Müslümanların akan kanlarının durdurulması için, savaşların bitmesi için, dünyada tüm
insanlığın huzur ve mutluluğu için silkelenip kendimize gelmemiz gerekir.
Öncelikle bireysel olarak yasam tarzımızın batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Kılık kıyafetimiz batıya mi uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Çalışma ahlakımız batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Aile ahlakımız batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Ticari ilişkilerimiz batıya mı uygun, yoksa İnancımıza mı uygun?
İnsani ilişkilerimiz batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Konuşmamız, konuşma üslubumuz batıya mı uygun , yoksa İnancımıza mı uygun?
Aldığımız eğitim batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Hayata bakış açımız batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Hayattan beklentilerimiz batıya mı uygun, yoksa İnancımıza mı uygun?
Kimliğimiz, kişiliğimiz batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Düşüncelerimiz, eylemlerimiz batıya mı uygun yoksa İnancımıza mı uygun?
Biz, dışardan, kılık-kıyafetimizden, konuşmamızdan, ilgi alanımızdan bakıldığında nasıl görünüyoruz? Batıya uygun profil mi yoksa İnancımıza göre bir profilde mi görünüyoruz. Eğer hayatımızın her alanı inancımız ve değerlerimize göre ise sıkıntı yok. Ancak tüm bu soruların cevabi Batıya uygun ise durup, düşünüp, batının tüm bize sattığı, ihraç ettiği, dikte ettiği sinema, giyim, reklamlar, kapitalist düşünce ve tüketim çılgınlığı, bize ait olmayan tüm kültürsüzlüğü bırakıp, kendimiz olmayı, inancımıza göre yaşamaya gayret edilmesi gerekir. Bu durum ciddi bir gayretle mümkün.
Gayretsiz, zahmetsiz değişim olmaz. Dünyadaki kanı ve dünya savaşlarını durdurmak istiyorsak önce kendimizi durdurup, kendimiz olmayı bileceğiz. Kendimizi değiştirmeden dünyayı değiştiremeyiz. Bu Sünnetullahtır.