Ortadoğu coğrafyası üzerinde büyük oyun ve planlar eskiden beri devam etmektedir. Bir plan ve oyunun, plan ve oyun olduğunu çözmek çok önemlidir. Önemli olan plan ve oyunları zamanında çözülmesidir. Zamanında çözülmediğinde üzerinde bir süre geçtikten sonra çözülmesi ve deşifre olmasının artık bir anlamı kalmamaktadır.
ABD, Ortadoğu coğrafyasında yine sinsilik peşindedir. Ortadoğu insanın gözünü açtırmaması için sürekli savaş çığırtkanlığı ve projesini devreye sokmaktadır. Savaş ve gürültünün olduğu yerde insanlar düşünemez ve ileriye ilişkin hayaller kuramaz, düşünse bile sağlıklı düşünemez. Savaş durumunda herkes agresif olur ve milliyetçilik damarları kabarır, intikam ve öfkeyle hareket eder, kendisi gibi düşünmeyene tahammül etmez, dinlemez, nasihat kabul etmez ve kan dökmeye ve kırmaya daha meyilli olur. Sınır komşumuz Suriye’de yaşanan 5 yıldan fazla bu savaşın devam etmesinin nedeni de budur. Suriye ‘de İran, Rusya ve ABD söz hakkı olması için herkes kendisine göre mevzi almıştır. Türkiye Suriye konusunda en fazla etkilenen ülke olmasına rağmen, Suriye’nin mazlum halkına kapısını açmazına rağmen Suriye politikasında çok zayıf kalmış/bırakılmıştır. Türkiye hükümeti de bu durumdan haklı olarak çok kızgındır. Bu kızgınlık nedeniyle söylemlerle sağa sola saldırmayla çözüm üretmeye kalkışmaktadır. Bölgede yalnızlaşan/yalnızlaştırılan Türkiye Cumhuriyeti ara teneffüs yapmak ve kabuğundan sıyrılmak için Afrin’e girmeye karar verdi. Afrin’e girmekle Türkiye de insanların bir kısmı milliyetçilik damarları kapardı ve sınır ötesinde bulunan PYD’yi imha etmeye ve öldürmeye ahd etmiş gibi tüm öfkelerini ortaya atmış durumdalar.
Amerika önce sınır ötesinde bulunan PYD ‘ye tüm gerekli silah ve teçhizatı vermiş, düzenli ordu gibi eğitmiş ve bu durumdan Türkiye’nin sinirlenmesine neden olmuştur. Amerika çok iyi biliyor ki Türkiye, sınır ötesinde, sınırına yakın bir terör oluşumunu kabul etmeyecek ve gerekirse müdahale edeceğini bilmektedir. Türkiye’nin tüm uyarmaları ve tehditlerine rağmen Amerika bu PYD’yi silahlandırmıştır. PYD ye tüm silah ve teçhizatı verdikten sonra, Türkiye’ye PYD ye vurması durumunda karışmayacağını ve Türkiye’nin hassasiyetini anladıklarını söylediler. Şeytani plan devrede yüzyıllardır beraber yaşayan, aynı inanç ve ayni ümmetten olan iki ulusu karşı karşıya getirmek ve kin ve adaveti devam ettirmek. Bununla birlikte Türkiye’nin Suriye’ye girmesini sağlamaktı. Zaten Amerika Türkiye’nin Suriye‘ye girmesini uzun yıllardan beri istemekteydi. Ancak tüm oyun ve tahriklere rağmen Suriye’ye girmemek için direndi. Ancak şimdi ABD ‘nin başka versiyonla ortaya koyduğu planla Suriye’ye girme zorunluluğunda hissederek Suriye topraklarına girmiş bulunmaktadır.
PYD nin uzun yıllar Emperyalist güçler tarafından örgütlendikleri ve Emperyalistlerin suyuna dümen çektikleri bilinmektedir. Bununla beraber, hâkim oldukları bölgede despotça eylemlerde bulundukları, halklara zulüm ettikleri, zorla askere aldıkları ve en önemlisi halkın inancıyla savaş açtıkları bilinmektedir. Daha açıkçası PYD Emperyalist sömürgeci batının ileri ve ucuz piyadeleri gibi davrandıkları aşikârdır. Türkiye hükümeti de bunu çok net olarak görmektedir.
Amerika Türkiye’yi Suriye ‘ye çekme nedenleri;
- Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini bozmak.
-Türkiye’nin İran ile olan ilişkilerini bozmak.
-Türkiye’nin Suriye’ye girmesiyle birlikte orada hâkimiyet sağlaya bilirse bununla, Rusya’nın ve İran’ın Ortadoğu da söz sahibi olmasını engelleyecek. Buda ABD’nin çıkarına olacak.
-Rusya ve İran araları Türkiye ile bozulsa, Suriye çözümü askıya alınacak ve bu iki devlet Esed’i destekleyecek ve Ortadoğu da hiç bitmeyecek bir savaşa dönüşecek.
-Suriye de devam edecek savaştan nemalanarak ABD ‘nin uşakları ve valileri nispetinde bulunan Arap Krallarına kendilerine emniyete almaları için daha fazla silah satabilecek.
-Savaşlar devam ettikçe ABD ‘nin silah fabrikaları çalışacak ve bu şekilde batmakta olan ekonomisini canlandıracak.
Bir taşla bir kaç kuş vurmak buna derler.
Oysa ki, ABD‘nin bu mevcut Suriye planını Türkiye çok rahat bir şekilde bozabilecek konumdadır. Yeter ki hamasetten ve milliyetçilik söylemelerinden uzak bir şekilde ulusalcılığın üstünde olan Ümmet anlayışıyla davransa.
Her ne hikmetse Ortadoğu’da ki tüm sorunlar sanki güç kullanmaktan başka çare yokmuş gibi hareket edilmektedir. Oysa güç kullanımı, en son seçenek olması gerekirdi. Bundan önce tüm uzlaşma kapıları ve masadaki çözüm arayışları tükendiğinde, haksız taraf haksızlığında direndiğinde kendisine karşı güç kullanılabilir. Ancak hiç bir uzlaşma ve savaşsız çözüm aramadan direk güç kullanılması Ortadoğu insanına kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyecektir.
Bu konu uzayacak gibi bu kadarıyla yetinelim. Son söz olarak, her türlü çözüm savaştan daha iyidir.