Altın oran; matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntı şeklinde tanımlanır. İlk olarak kimler tarafından keşfedildiği bilinmese de, Mısırlılar’ın ve Yunanlılar’ın bu konu üzerinde yapmış oldukları bazı çalışmalar olduğu söylenmektedir. Günümüzde bu oran her ne kadar matematik ve fizikte kullanılıyor ise de, gerçekte insanların üzerine düşünüp hayatın her alanında bu orana göre düzenlenmesinin gerektiğini düşünüyorum. İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci, adıyla anılan nümerik seriyi keşfetmiştir. Bu serinin özelliği her bir sayı kendinden önce gelen sayının toplamı olacak şekilde dizilmiştir. 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377… şeklinde sonsuza kadar gider.
Burada altın oranın matematik formülünün nasıl olduğunu yazma ihtiyacını görmüyorum. Bence önemli olan bu oranın bilinçaltında yerleşmesi ve bunun üzerine her zaman düşünülmesi gereken bir husustur. Tanım olarak bakıldığında ilkin insanın aklında tam olarak ne olduğu anlaşılmıyor gibi görünse de aslında hayatın her alanında bununla karşılaşıyoruz. Ancak olaylara, insanlara, tabiata derin ve manalı olarak bakmadığımız için, çevremizdeki olup biten ve görünen her şeyin normal bir olay bir cisim olarak gördüğümüzden pekte ilgimizi çekmiyor.
Doğrusu, bu Altın oran her ne kadar Milattan önce tespit edilmiş ise de; yaşadığımız 21.yüzyılda bilim ve teknolojinin olduğu zamanda yeni öğrendiğimi itiraf ediyorum. Ancak bu eksikliği benden kaynaklanmadığını, sistemden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü bunun gibi önemli olan bir konunun eğitim kitaplarında işlenmesinin gerektiğini ve bunun işlenmediğinin tek suçlusunun sistemin kendisinden kaynaklandığını inanıyorum. Altın oran’ın daha iyi anlaşılması için somut örnekle izah etmeye çalışacağım; Doğada olduğu gibi insan vücudunda da altın oran bulunmaktadır. Altın oran sayesinde estetik açıdan bakıldığında insan bedeni muazzam güzellikle yaratıldığı görülmektedir. İnsan vücudunun neredeyse her noktasında bu oran mevcuttur. Yani vücudu bütün olarak ele aldığınızda da ya da sadece organlarınıza baktığınızda da altın oranı görürsünüz.
Vücudunuza baktığınızda bütün vücudunuz ile ayaklarınızdan göbeğinize kadar olan mesafeyi oranlarsanız altın oranı bulursunuz. Aynı şekilde göbeğiniz ile tepe noktanız arasındaki mesafe ile omuzlarınız ve tepe noktanız arasındaki mesafenin oranı da 1.618 ‘e karşılık gelmektedir. Göbeğinizden dizinize kadar olan mesafe ile dizinizden yere olan mesafenin oranına bakarsanız yine altın oran olduğunu görürsünüz. Vücudumuzdaki birçok organın altın orana ya da bu orana yakın değerlere sahip olduklarını görürsünüz.
Estetik açıdan ideal insan vücudundaki altın oranları;
El parmakları üç boğumludur. Boğumlara baktığınızda ilk iki boğum ile parmağınızın boyunun oranı altın orandır.
Orta parmağın serçe parmak ile arasındaki oran altın orandır.
Dirsekten itibaren bilekler ve bilekler ile parmaklar arasındaki mesafe oranı altın orandır.
Yüzün uzunluğu ve genişliği arasında altın oran vardır.
Ağız ile burun genişliği arasında altın oran vardır.
Burun genişliği ile burun deliklerinin genişliği altın orandır.
Gözbebeklerinin kaşlar arasındaki mesafe ile birbiri arasındaki mesafenin oranı altın orandır.
Üst iki dişin enleri ile boyları arasında altın oran vardır.
Doğadaki Altın Oranın Görüldüğü Yerler
Ayçiçeği: Ayçiçeğinin merkezinden dışa, sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayıları oranı altın oranı verir.
Papatya: çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir altın oran mevcuttur.
İnsan kolu: Vücudumuzun bir parçası olan kollar dirsek bölgesinden ikiye ayrılır. Bu iki bölün ayrı ayrı altın oranı verebileceği gibi, kolun tümünün yarısı da altın oranı vermektedir.
İnsan parmağı, Mısır Piramitleri: Mısır piramitleri doğadaki altın oranın en eski örneklerinden birisidir. Piramitlerin tabanının yüksekliğine oranı altın oranı vermektedir.
Deniz Kabuğu: Deniz kabuklarında bulunan eğriliğin tanjantının bize altın oranı verdiği tespit edilmiştir.
Tütün bitkisi: Tütün yaprak dizimindeki eğriliğin tanjantı altın orandır.
Eğrelti Otu: Tütün bitkisindeki özellik Eğrelti Otu’nda da geçerlidir.
Salyangoz: Salyangozun kabuğu düzleme aktarıldığında oluşan dikdörtgenin boyunun enine oranı altın orandır.
Mimar Sinan: Mimar Sinan’ın eserlerinin çoğunu altın oranı gözeterek yapmıştır.
Kar tanelerinde Altın Oran:Doğadaki altın oran, kristal yapılarda da görülür.
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere Yüce Allah (Celle Celalühü) kainatı, insanı, yeryüzü ve gökyüzünü belirli ölçü ve hesapla yarattığını göstermektedir. İnsan yapısında, doğada görünen tüm bitkilerde ve gökyüzünde bulunan tüm yıldızlar, gezegenler, Ay ve Güneş’in belirli hesaplarla yaratıldığı günümüz teknolojisiyle tespit edilmiştir. Allah (Celle Celalühü) her şeyi belirli bir hesaba göre yaratığını, bu nedenle her şey güzel ve estetik olduğunu göstermektedir. Bize de Yüce yaratıcımız Allah(Celle Celalühü) bize; hayatımızın her alanında, ister komşuluk adabında, ister aile içinde, ister işimizde ister insani ilişkilerimizde, ister siyasette, ister ekonomide her şeyin yerli yerinde yapılmasını öğretmektedir. Şayet her şeyin yerli yerinde yapılmadığı, berilli bir hesap ve kitaba uyulmadığı takdirde orada bir güzellik ve estetikten bahsedilemeyeceğini gösteriyor. Yani hayatı ve hayatı kuşatan ve insanın olduğu her yer ve mekânda eğer insanlar kendilerine gönderilen kutsal kitaba yani Allah (Celle Celalühü) beyanına ve emirlerine uymadıkları takdirde hayatlarında güzellik ve estetiğinden bahsedilemeyeceği gibi orada eşitsizlik, adaletsizlik, huzursuzluk, güvensizlik ve hastalığın her türlüsünün vuku bulacağını göstermektedir.
Oysa Allah çok değer verdiği insanı Altın Oranla yaratmış, yaşayacağı dünyayı da özene bezene insanın yaşamını kolaylaştıracak şekilde ve belirli hesap ve ölçülerle yarattı ve sonunda insandan hayatını da Altın oran’a göre yaşaması için yüce kelam Kuran-ı Kerim’i hayat kılavuzu olarak göndermiştir. İnsanlık yüce kelam Kuran-ı Kerim’in direktiflerine göre hayatlarını tanzim etse, ne hastalık olur, ne dünyada ekonomik kriz, ne sosyal sorunlar, ne insanlık krizi, ne de savaş olur. Tüm tabiat ve tüm yaratılan ne varsa kitaba yani Yüce yaratıcı Allah’ın (Celle Celalühü) emrine itaat ettiği için dünyada bir düzen ve ahenk vardır. Şayet tüm bu yaratılan canlı ve cansız ne varsa, eğer yüce yaratıcı Allah’ın (Celle Celalühü) emirlerine ve kanunlarına itaat etmemiş olsa idi, dünyada hiçbir şey yerli yerinde olmaz ve hayat, dünya yaşanamaz hale gelirdi.
İşte buradan hareketle rahatlıkla denilebilir ki; insanoğlu da hayatını Kuran-ı Kerim’e göre tanzim ederse; hayat ve dünya yaşanılabilir bir hale gelir. Şayet kitaba uyulmazsa ne olur denilirse, işte bugün dünyada yaşayan olaylar gibi; şuanda dünya kan gölüne dönmüş, zenginler ile fakirler arasındaki orantısız gelir dağılım, açlık, huzursuzluk, psikolojik sorunlar, cinnet geçiren geçirene, adaletsizlik, güvensizlik, emniyetsizlik, istikrar ve çevremizde cereyan eden sayamadığımız o kadar olumsuzluklar olur.
Karar bizim, her şeyi Allah (Celle Celalühü) istediği şekilde yaşamaya karar kılsak mutluluğu ve huzuru yakalar ve hayatımız Altın gibi değerli olur, ya da...