Çok tehlikeli bir zaman tünelinden geçiyoruz. Belki de her zamanın kendisine has özellikleri ve tehlikeleri olabilir de. Ancak şu an da yaşadığımız zaman, tarihte yaşanan tüm zamanlardan çok daha farklı bir şekilde seyir etmektedir. Peki, tehlikeli olan şey nedir. Unutulmaması gerekir ki; bizler Allah’a (Celle celalühü) ve Ahiret gününe inanmış; ölümden sonra dirilmeye ve orada dünyada yapıp ettiklerimizden ve yapmamamız gerekirken yaptıklarımızdan hesaba çekilecek ya da ebedi cehenneme ya da ebedi Cenneti konak yeri edineceğiz. Dolayısıyla bizleri hem bu dünyada güzellik, gerçeklik ve yapmacıktan uzak tutacak, bize kimlik ve şahsiyet kazandıracak, hem de ölümden sonrası da bizi ebedi Cennet’e götürecek hastalıkları tespit edip bu hastalıklardan mutlak şekilde kendimizi izole etmemiz gerekir.
Bu hastalıklar Kibir ve Riya ‘dır. Kibir ve Riya; Kendini herkesten üstün tutma, büyüklenme anlamında kullanılmaktadır. Kibir kötü huydur, haramdır. Kalbinde kibir olan salih insanlardan sayılmaz. Kibirli değilim diyen birisi bile kibirli sayılır. Riya da; Allah (Celle celalühü) için yapılması gereken amelin, davranışların kullara gösteriş olsun diye yapmak gibi kendini gösteren ahlaki bir hastalıktır.
İşte bu hastalıklar, yaşadığımız modern çağda daha fazla kendilerini hissettirebiliyor. İnsanlar yaptıkları, her eylem, her davranış, her yedikleri yemeği, gittikleri gezdikleri mekânları, giyindikleri kıyafetleri, malları veya çocuklarını çok basit bir şeklide tüm insanlara tek bir teknolojik hamleyle herkese gösterebilir bir durum teknolojik bir çağdadırlar. Ve insanlarımız şeytanın vesvesesi ile çok basit bir şekilde bu hatalara düşebilmektedirler. İnsanlar hakikatten eve zikir ehli ile beraber olmaktan uzak yaşandığı için, basit bir şeklide kendini bu hastalıkların içinde kirletebilir. Bir de bunun yanında ayet ve hadis bildiğini ve İslam ahlakını iyi bildiğini bilenler bile ne yazık ki bu hastalıklara da duçar olabilmektedir. Üzülerek söylüyorum sosyal medyada bunu çok görmekteyiz. Oysa olması gereken bu değildi.
İnsan neden kendini bu şekilde pazarlama ihtiyacı duyabilir. Oysa insan tüm yaptıklarını, davranışlarını yapmacıktan uzak, sahici ve gerçekçi olması gerekir. Yapılanı yapılması gerektiği için yapar. Müslümanlar olarak kimlik zorunu yaşamamız kabul edilebilir şey değildir. Çünkü inancımız bizim neyin nasıl ve ne şekilde yapmamızı öğretmiş, hata ve yanlış yapma lüksümüz yoktur. Kutsal kitabımızda hayatın tüm alanları keskin çizgilerle belirlenmiştir. Belirlenen çizgiler çerçevesinde hayatımız, davranışlarımızı ve eylemlerimizi bunlara göre hareket edersek kimlik sorunumuz, yani kibir ve riya yapma ihtiyacı olmayacaktır.
Bir insan olarak kendimizi insanlara kabul ettirme, kendimizi insanların gözüne sokma gibi bir hastalığa düçar olursak, bu bizi daha fazla küçük düşürür ve alçalmayı beraberinde getirdiğini unutmamak lazım. Bu tür gösterişler sunidir, yapaydır. Çıplak gözle çok basit bir şekilde kendini göstermektedir. Dolayısıyla insan kendini komik yerine koymaması gerekir.
Hayatımızın her alanında ve özellikle sosyal medyada bu tür hastalıklara mahal vermemeliyiz. Allah hepimizi bu hastalıklardan korusun.
Bu hastalıklarla ilgili kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de meali şöyledir.
“Cehennem, kibirliler için ne çirkin ve ne kötü bir yerdir. [Nahl 29]
Konuyla ilgili Hadis-i Şerifler
“Size Cehennemlik olanları bildireyim mi? Onlar onursuz, sağa sola yalpa yaparak kibir eden kimselerdir.”
“Kibir ve gururdan sakınınız. Zirâ kibir, süslü elbise giyen adamda bulunur.”
“Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse Cennet’e giremez.”
“Allah için bir derece tevazu eden kimseyi Allâh-u Teâlâ da bir derece yükseltir. Ta ki, onu Firdevs cennetinin en yüksek yerine çıkarır. Allâh’a karşı bir derece kibir gösteren kimseyi Allah-u Teâlâ alçaltır. Ta ki, onu Cehennem’in en alçak derecesine kadar indirir.