Cumhuriyet kurulalı 90 yıldan fazla bir süre geçti. Bu kadar süre geçmesine rağmen halen kim kimin dostu, kim kimin düşmanı, dostluklar ve düşmanlıklar hangi insani ve evrensel değerler üzerinden şekillendiği halen oturmuş değildir. Cumhuriyet kurulduğundan beri ülke olarak bir türlü kendimize gelemedik. 90 yıldır sen-ben, biz-onlar kavgasını yaşıyoruz. Halen doğu -batı kavgasını yaşıyoruz ve bu durumun bize ne kadar pahalıya mal olduğunu milletçe görüyoruz. Ve cezasını halen ma’nen ve ma’dden ödüyoruz. Ve halen hiç bir şey yerli yerinde değil. Peki, sizce bunun sebebi nedir? Bu kavgaların altında yatan olgular nedir? Hangi sebeple bu kavgalar, didişmeler ve kutuplaşmalar olmaktadır? Neyin sonucu ya da neyin yokluğu? Bu ve buna benzer birçok soru sorulabilir ve sorular çoğaltılabilir.
Şimdiye kadar bunun incelemesi yapılmış veya bu konuda resmi ya da gayri resmi rapor hazırlanmış mı bilmem. Ancak bildiğim şey; birbirini tanımayan ve birbirine yabancı olan şahıslar ve toplumlar birbiriyle kavga eder. Birbirini tanıyan, birbirinin gerçeklerini, düşüncelerini, fikirlerini tanıyanlar kolay kolay kavga etmezler. Aynı fikirde olmasalar bile, birbirlerine saygı ve hürmet ederler.
Ülkemiz birden fazla etnik din ve dile sahip bir topluluktan oluşmaktadır. Her bölgenin kendine göre dili ve şivesi de mevcut olması yanında farklı kültürlere ve değerlere sahip olabilmektedir. Tüm bu farklılıklarımız ülkemizin zenginliğine işaret etmektedir. Ancak tüm bu zenginliklerimize ve çok deruni ve eskiye dayalı din ve kültürel birlikteliğimize rağmen halen neyin kavgasını verdiğimizin üzerinde bilinçli olarak durulmamaktadır.
Tüm bu sorunların tek sebebi olmasa da; bizi birbirimize bağlayan, bir olduğumuzu, inancımızın, düşmanımızın, sevgimizin, bayramlarımızın bir olduğunu ve hepimiz tek amaç için dünyaya geldiğimizi, dünyanın birçok yerinde ve bölgesinde medeniyetler kuran insanların çocukları olduğumuzu öğretilmedi. Son 90 yıllık tarihimizi bile resmi tarih kayıtlarında ve okullarda yanlış öğretilmektedir. Ve öğretilen bu yanlış ve yalan tarihin; yalan olduğu, gerçeklerden uzak ve birçok gerçeğin üzeri kapatıldığı, bu millete ve bu ümmete dost olanları düşman, düşman olanları dost olarak öğretilmektedir ne yazık ki. Ve bu yalan halen devam etmektedir. Bu okulda öğretilen tarihin yalan olduğu, Devlet başkanından tutun da bakanlar ve yanlış tarih bilgisi veren öğretmene kadar, öğrencisinden, velisine kadar yanlış ve gerçekten uzak bir tarih bilgisi verildiği bilinmektedir. Peki devletin erkânı bile anlatılan bu tarih bilgisinin gerçekten uzak olduğu ve tüm halk bilmesine rağmen halen neden ve niçin bu yalan söyleyen tarih anlatılır. Belki de bu kadar yalanın sonucu ve günahı sonucu bu tür terör ve anarşiler bizden eksik olmuyor. Maneviyatsız ve hedefsiz bir nesil yetişiyor. Belki de asıl sebep budur. İnsanların nereden geldiklerin bilmezlerse nereye gideceklerini ve nereye varacaklarını bilmezler. Dolayısıyla insanlara yanlış tarih bilgisi verirseniz, düşmanı dosta olarak tanırsanız, dostu da düşman olarak belletirseniz; bu halk daha çok birbirini yiyecek ve bir kısmı da emperyal ve sömürgecilerin ucuz askeri olmaya aday olacak gibi.
Bu nedenle son 90 yıllık resmi tarih tekrar gözden geçirilip, objektif ve gerçek bir şeklide olayları ve şahısların ne olduğu bu halka bu nesle öğretilmesi gerekir. Birbirimizi kandırmaya gerek yok. Hepimiz bu anlatılan tarihin yalan ve yanlış olduğunu biliyoruz.