Sayın Cumhurbaşkanımız dış politikada meşgul olurken AK Parti kurmayları, bakanları ve milletvekilleri de onu takip edip alkışlamakla yetiniyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı iç politika ve medyaya yansıyan bir haberle ilgili beyanda bulunmuşsa hemen onunla ilgili bir düzenleme yapmak için çaba sarf edilir. Ondan sonra tekrar Cumhurbaşkanının kime ne diyeceği, bir konu hakkında ne beyanda bulunacağı, hangi devlete ya da devlet başkanına cevap vereceği ve onun cevabı üzerinde yine bir kaç politik sözler sarf edilir.
Bu şekilde Türkiye şu an iç siyasette çok basit kişiler tarafından çok basit bir şekilde yönetilmektedir. Bu devlet için, bu millet için, bu vatan için samimi olarak kavga veren bir siyasetçimiz, bürokratımız, milletvekilimiz, belediye başkanımız ne yazık ki yoktur. Lafa gelince herkes vatan-millet -Sakarya naraları atar. Bunlar ucuz sözler. AK Partinin iç siyaseti eleştirilince, birileri hemen “dış tehdit altındayız, dört tarafımız işgal edilmiş, bölgede yalnızlaştırılmaya çalışılıyoruz şeklinde beyanlarda bulunmaktadır.AK Partinin yanlış iç politikalarını, yapmaları gerekenleri, yapılan yanlışları, yapması gerekirken yapılmayanları, ya da yapılmaması gerekirken yapılanların konuşulmaması gerektiği yönünde telkinler yapılır. Ne yazık ki basiretli siyasetçilerimiz yoktur. Basiretli belediye başkanlarımız ve milletvekillerimiz yoktur. Daha ilerisini söyleyeyim. Çoğu belediye başkanları, milletvekillerimiz ya da il ve ilçe başkanları politikanın, gerçek işlerinin ne olduğunu, kendilerinden beklentilerin ne olduğunu bilmemektedir. Sadece sayın Cumhurbaşkanının sözlerini, ya da yaptığı konuşmanın, ya da muhalefete verdiği herhangi bir cevabı konuşarak siyaset yaptıklarını zannediyorlar.Bugün dış tehdit altındaysak, unutmayalım bu tehdit iç tehditten kaynaklanıyor. Eğer ülkenin içinde ülkeyi ve insanları tehdit edecek unsurlar olmasaydı, dış tehdit hiç olmayacaktı. Dolayısıyla politikacılarımız, il ve ilçe teşkilatları siyasetten anlamış olsalardı Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kavgada yardım edeceklerdi. Hatta bir kaç yerde Sayın Cumhurbaşkanımız bile bu savaşta yalnız kaldığını, yalnız bırakıldığını beyan etmiştir.
Unutulmasın ki şu anda ülkemiz olağanüstü hal ile idare edilmektedir. Olağanüstü hal ile idare edildiğimizden vatandaş çok fazla devletin ayıplarını, kusurlarını ve politikacıların yanlış kararlarını eleştirme etmeye cesaret etmemektedir. Eğer içeriden yüksek sesler çıkmıyor ise bundan kaynaklanmaktadır. Ancak sesleri kısıtlamak ve seslerin bastırılmasını sağlamak, her şey yerli yerinde olduğu anlaşılmasın. Şu anda sesler çok yüksek bir şekilde insanların içindedir. Seslerinin çıkmaması seslerinin kısıtlanmasındandır. Ancak bu sesler ilelebet kısıtlanamayacaktır. Bunun için basiretli politikacılara ihtiyaç vardır. Halkın yanında oturup, halkın sorunlarını dinleme, dertlerini dinleme ve sorun ve dertlerine derman olmak için çözüm üretmeleri gerekir. Toplumu bir araya getiren etkenler, toplumu toplum yapan değerler tespit edilip bu yönde ne gerekirse çalışmalar yapılıp politika üretmek lazım. Yine aynı şekilde toplumu bozan, toplum içeriden bozan, toplum içinde güvensizliği tetikleyen, insanları birbirinden uzaklaştıran hastalıkları, adaletsizliğe neden olan her ne varsa tüm kötülüklere karşı mücadele edip bu yönde politika üretmek çok acil bir durumdur. İhaleleri takip ederek, devletin yaptığı bir okulun, bir yolun yanında fotoğraf çekerek AK Parti çalışıyor demekle siyaset yapılmış sayılmaz. Kalabalığın önünde fotoğraf çekilmekle halkın yanında olunduğu anlaşılmaz. Ne yazık ki sahada siyaset yapan ve politika üreten kimseyi göremedik. Kısaca özetlersek, ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’.