Aydınlanma düşüncesi ile başlayan dine karşı mücadele, yaşadığımız 21.yüzyıla kadar devam ede gelmiştir. Ancak öyle görülüyor ki modernite ikindi vaktini yaşıyor gibi görünüyor. Fransız ihtilalı dinin yeryüzündeki otoritesini yıkmaya yönelik bir hareket idi. Tabiî ki her ne kadar Hıristiyanlığa karşı mücadele edilmiş görünse de, zamanla bütün dinlere karşı cephe açılmıştı. Ve dine karşı bu savaş bugüne kadar devam etmiştir. Avrupa bilim adamları, düşünürleri dine karşı amansız bir şekilde mücadele etmeye başladılar. Bu açıklamayı da yapayım bu arada, malum Avrupa insanı Kilisenin otoritesi altında ezilmişlerdi. Kilise tüm insanları sömürüyordu, bilime, teknolojiye karşı idi. Avrupa insanı dinden bezdirmişti. Bu meşhur Fransız ihtilalı Kilise ve Hıristiyanlık dinine karşı baş kaldırma mücadelesiydi. Kilise otoritesine karşı başarı kazandıktan sonra dinin tekrar insanlara hâkim olmaması, dinle bağlarını kopartmak için dinle mücadele etmeye başladılar. Bilim adamları, düşünürleri tüm gücüyle din ayırt etmeden tüm dinlerle mücadele etmeye başlandı. Öyle ki bilim adamları "Tanrıyı yeryüzünden kovacaklarını " demeye kadar getirdiler. Hatta bunu başarabildiklerini de söyleyen bilim adamları da olmuştur. Kendi ülkelerinde bunu başarmışlardı. Zaten buradan Avrupa 'ya baktığımızda çıplak gözle görülebiliyor. Avrupalının yetiştirdiği nesil boş ve amaçsız yaşayan, gelecekten bihaber, gelecekten umudu olmayan, sadece anlık yaşayan, anlık hazlar ve şehevi dürtülerini tatmin etmekten başka bir şey düşünmeyen bir nesil, bir varlık ortaya çıktı. İnsan ruhsuzlaştı, insanın sadece bedeni üzerinde ilerleme kaydedildi. İnsanın dış görünüşüne değer verildi. İnsan da sadece gördüğü kadar yaşadı. Yâda yaşamaya çalıştı. Kendi insanını ilahi kurallardan kopardıktan sonra, bağlarını tanrıdan kopardıktan sonra insanlar boş ve sahipsiz kalınca yularını kendi ellerine alıp, kendilerinin istedikleri yerde otlatmaya ve gütmeye başladılar. Öyle ki insanları kendilerine bağladılar. Sorgulamayan ve önüne konulana itiraz etmeyen bir insan tipi çıktı ortaya. İnsandan başka her şeye benzeyen bir yaratık ortaya çıktı. Hatta bu tabloyu gören Avrupalı aydınlardan birisi de tarihe şu notu yazmıştır. "İnsan ölmüştür" insanı öldürdüler. Çünkü insanı insan yapan, değerdir, ilkedir, İnançlardır. Ve öyle bir kültür, bir yaşam ihraç etmiştir. Bu kültürü sinema, tiyatro, basın ve moda ile biz geri kalmış üçüncü dünya insanına ihraç ettiler. Maneviyattan, kültürden ve inançtan kopardılar. Ve yayılıp hâkimiyet alanlarını genişletmeye çalışırken, her şeyi ve herkesi kendi amaçları istikametinde kullanmaya, kullanamadıklarını da, karşı çıkanları da ezip tasfiye etmeye yönelik bir strateji izlediler. Dünyayı kirlettiler, insanlığı öldürdüler. Çirkefleştirilmiş bir dünyada, günahların ve acıların kanıksandığı, günah işlemenin bireysel özgürlük olduğu bu zamanda insanlığın tek bir çaresi kaldı, Nuh'un gemisine binmek. İnsanlığın Nuh'un gemisine binmekten başka çıkar yolu kalmamıştır. Aksi takdirde 21.yüzyıl insanı yaşadığı bu imtihan diyarında sınavını kaybedecek ve hüsran olanlardan olacaktır. Tek çaremiz geç olmadan bize giydirilen ve bize ait olmayan modernite gömleğini üstümüzden çıkartıp atmak ve gerçek yöne yönelerek, Hablullaha tutunarak Habibullah'ı önder edinerek yola koyulmak, öldüğümüz yerden dirilerek yeniden hayata başlamak. Tüm olumsuzluklara rağmen, tüm dikta, tehdit ve şantajlara rağmen yeniden dirilmek umuduyla...