Âlemlerin Rabbi ve yegane güç sahibi Allah (Celle celalühü) insanları dünyaya imtihan için göndermiştir. Allah’u Teâlâ Kuran-ı Kerim’de Mülk suresinde şöyle buyurmaktadır. O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. (Ayet 2) İnsanoğlu dünyada; imtihanda olup bu dünyadaki tüm hal ve hareketlerinden, eylemlerinden ve söylemlerinden yayıp ettiklerinden ölümden sonraki ahiret hayatında sorguya çekilecektir. Ve biz buna iman etmişiz.
Hazreti Âdem’den (Aleyhisselam) bu yana insanlık ailesi sürekli Allah’ın kontrolü ve gözetimi altında olmuştur. İnsanlar, toplumlar ne zaman taraflığını Allah‘tan yana değil de şeytandan ve şeytanın dostlarından yana almışlarsa, Allah’ın ikazlarına muhatap olmuştur.
Yani Yüce Allah, sürekli olarak taraflığını haktan ve doğruluktan değil de; şeytandan ve şeytanın dostlarının yol gösterdiği haksızlıktan, kötülükten, isyandan, zulümden yana takınan insanları-toplumları uyarıcılarla/peygamberlerle uyarmıştır. Uyarıcılar/peygamberler insanları/toplumları; hakka, doğruya, güzelliğe davet etmiştir. Bir kısım insanlar/toplumlar bu davete icap etmiş, bir kısmı ise red ederek uyarıcılardan/peygamberlerin yanında durmaktan, peygamberlere taraf olmaktan kaçındılar. Dolayısıyla her toplumda iki taraf olmuştur. Uyarıcılara/Peygamberlere taraf olan ve bunlara uymayan şeytana ve şeytanın dostlarına taraf olanlar diye iki kutup oluşmuştur.
Uyarıcılara/peygamberlere uyanlar; hayatlarını, yaşamlarını, kararlarını, tercihlerini, düşüncelerini, neyi nasıl yapmaları, neyi yapmamalarını gibi hayatın her alanında olan yaşamlarını, bu uyarıcılar/peygamberlere uymuş ve hayatlarını idame etmişlerdir.
Uyarıcılara/peygamberlere uymayanlar; şeytana, seytanın dostlarına ve sonuçta heva ve heveslerinden yana hayat takınmış olurlar. Uyarıcılara/peygamberlere uyanlar Allah’ın isteği doğrultusunda hayatlarını tanzim etmiş ve bu uğurda çaba harcarlar. Allah’ın isteği ve uyarıcı/peygamberlerin tavsiyelerine kulak veren, hayatı ve hayatın anlamını daha iyi bir şekilde kavramış, hayatın amacını ve niçin yaşadıklarını anlamış, bu çerçevede hayatlarını nizamlı ve ölçülü bir şekilde yaşarlar. Hayatta kafalarına göre, nefislerin dürtülerine göre ve dış faktörlerin, şeytanların, modanın, başka otoritelerin keyfine göre yaşamamakla gerçek özgürlüğe kavuşmuş ve sadece Allah’ın istediği şekilde yaşamakla hem dünya saadetini hem de Ahiret mutluluğuna nail olacaktır. Kararlarını, taraftarlıklarını Allah ‘ın rızasından yana kullanarak hayatta kişilikli ve şahsiyetleri ile güzel bir model ortaya koymuşlardır.
Allah ‘ın gönderdiği uyarıcılara/peygamberlere; tavır takınan, onlardan yana taraf olmayan, sözlerini dinlemeyenler; heva ve heveslerine uyarak başkaların yönlendirmesi ile hayatlarını yaşarak, hem mutsuz, bahtsız, anlamsız ve ne için yaşadığını bilmeyen, sağa sola savrularak anlamsız bir hayat yaşarlar, ahirette de bahtsızlardan, kaybedenlerden olurlar.
Yaşadığımız çağda ve zamanda bizimde oturup, kimden yana, yaşadığımızı, hayatımıza kimler yön verdiğini, kimin için yaşadığımızı, kimi mutlu ettiğimizi, kimin gazabını aldığımızı düşünmeliyiz. Şu anda Allah’ın isteği ve uyarıcıların/peygamberlerin tarafından olup olmadığımızı iyice düşünmemiz gerekir. Hayatımızın her alanında, yaşantımızın her noktasında Allah’ın ve uyarıcı/peygamberin uyarılarına uyup uymadığımızı gözden geçirmemiz gerekir. Allah‘a ve gönderdiği uyarıcı/peygambere iman etmekle iş bitmez. Bilakis iş başlar. İman etmişsek iman ettiğimiz değerler çerçevesinde hayatımızın her alanını göstermemiz gerekir. Allah ve uyarıcı/peygambere iman ederek, hayatta da heva ve hevesimizin ve şeytanların ve şeytan dostlarının istediği ve yönlendirdiği doğrultusunda hayatımızı yaşarsak hiç şüphesiz taraflığımız Allah’tan yana olduğunu iddia edemeyiz. Allah bizi hayatımızın iman ettiğimiz değerlere göre yaşayıp yaşamadığımıza göre ahiret hayatında sorguya çekecektir. Bu taraftarlık geciktirilecek ve savsaklanacak bir durum değildir.
Hayatımızı, tercihlerimizi, kararlarımızı, zevklerimizi, isteklerimizi kimden yana olduğunu gözden geçirip buna göre hayatımızı yeniden Allah’ın isteği doğrultusunda tanzim etmemiz gerekir. Aksi takdirde Allah korusun hem dünyada hem de ahirette kaybedenlerden oluruz.
Gün tarafını, safını Allah’tan yana seçme, O’na taraf olma günüdür.