Bilim ve teknoloji ilerleyip hızlandıkça gündem ve insanların davranışları ve meşgaleleri de bir o kadar hızlanır gibi görünüyor. Coronovirus ortaya çıkmadan önceki tarihe kadar tüm dünya insanları, çok hızlı bir şekilde yaşar, hızlı koşar, kızlı konuşur ve adeta zaman kendilerine yetmezdi. Bunca teknolojik imkânlara rağmen halen insanlar birbirini görme, hal hatır sorma, bir ihtiyacı olup olmadığını sorma, muhtaç olup olmadığını merak etme gibi insani ve tabi duyguları köreltmiş ve arkasına bakma fırsatı bile olmuyordu. Bir keresinde bu köşede Allah’ın (Celle Celalühü) Kuran-ı kerimdeki bir ayetini hatırlatmıştım. “ Fe eyne tezhebün) Nereye gidiyorsunuz?” mealindeki ayet çerçevesinde insanlık nereye gidiyor sorusunu yazmıştık.
Ta ki tüm insanlığın, özellikle gelişmiş ülkelerin başına gelen bu Coronavirus musibeti, insanlarını, ülkelerini, sistemlerini, ekonomilerini, teknolojilerini ve tüm sevklerini bir anda durdurdu. Bu durdurulamaz çarkın bir anda gözle görülmeyen bir virüsle bir anda tüm dünya kilitlenmiş duruma gelmiştir.
Bu virüs salgını herkes kendine göre sebep ve sonuçlarını doğru- ya da yanlış bir şeklide yorumlamıştır. Dünya ülkelerini yönetenlerin bu salgının ekonomiye ne kadar zarar vereceği ve bunun hesabını yapmaktadırlar. Bu tip insanların halen madde, sermaye insandan daha değerli olduğunu gösteriyor. Birileri de bu salgının sorumlusunu Çin olduğunu ve bu devlete karşı dava açma hazırlığına gidiyor.
Diğer tarafta, Ankara Barosunun genelde Diyanet İşleri Başkanına karşı, özelde İslam dinine yaptığı çirkefli bildiri de önümüzde durmaktadır.
Ankara Barosunun bildirisinde, önceki toplumların helakine neden olan sapkınlıklara sahip çıkması olarak görüldü.
Ülkemizde tüm duyarlı insanlar ve STK lar Baronun yaptığı bildirimi lanetlemiştir. Sanal âlemde de insanlar tozu dumana kattı. Küfredenler, hakaret edenler ve buna benzer tepkiler. Coronavirus nedeniyle insanımız işten güçten elini çekmiş biraz ta hem nefsi muhasebe hem de dünyanın gidişatı üzerinde kafa yorması gerekirken, yine herkes gayri ihtiyari ve bir tepki ile gündemde olanları sanal alemde takip ederek, oturduğu oda dan herkes herkese saldırıya geçti. Böyle olunca insanlar yine bu kargaşa içinde nefis muhasebesini yapamayacak gibi görünmektedir.
Olayları kim nasıl okursa okusun, başımızı iki elimizin arasına koyup sağlıklı bir şekilde düşünmemiz gerekir. İnancımıza, değerlerimize, insanlığı ifsad etmek, bozmak isteyenlere karşı yerinde ve usulünde tepki göstereceğiz. Ancak bu tüm zamanımızı ve enerjimizi burada heba etme lüksümüz yoktur. Eğer asıl mevzuyu kaçırırsak, teferruatla iştigal eder ve yine bu musibetlerden ders ve ibret almamış oluruz. Bu da bizim ve tüm insanlığa daha fazla zararın ve felaketlerin gelmesi demektir.
Oysa; hepimiz, akli selimle oturup, hem nefis muhasebesini hem de dünyanın ve insanlığın bu iflah olmaz gidişatını nasıl doğruya ve iyiye doğru düzeltiriz üzerinde düşünmemiz gerekir. Herkes bu musibetleri insanlığın günahından, siyasetçilerin, atanmışların yaptıkları fesattan, kötülükten deyip bunları suçlamak ve kendimizi aklama durumumuz yoktur. İnsanlar suçludur diyen herkes, kendisi de insan olduğuna göre kendisi de suçludur.
Bu durumda Mübarek Ramazan ayına girmişken de ve evde bol zamanımız varken de; Ramazan ayı Kuran ayı olduğuna göre; samimi bir şekilde Kuran-ı kerim okuyup hatim indirmek için değil, anlamak için, akletmek için, anlayıp uymak için, eksikliklerimizi, fazlalıklarımızı Kuran-ı kerimin ölçülerine göre değerlendirmemiz gerekir. Kuran-i kerimde mümin kullarının özelliklerini bakıp bu özelliklerden kaçının bizde mevcut olduğu, hangisinin bizde mevcut olmadığını tespit edip ciddi bir şeklide kararlılıkla uymaya ve çevremizi uydurmaya çalışacağız. Bu zahmetli bir iştir, basite kaçanların ve sorumluluk almayanların işi değildir. İnsanlığın kurtuluşunu isteyen ve kendisinin de nefsi arzularından kurtulmak isteyenlerin bu şekilde Kuran-ı kerime dönmesi gerekir. Bunu yapmadığımız takdirde, kimseyi suçlama hakkımız olmayacağı gibi insanlığın başına da daha fazla musibet ve belalarla karşı karşıya kalacağımızı bilmemiz gerekir. Futbol maçı seyreden taraftarlar gibi stadyumdan, sahadakilere bağırarak, kızarak, direktifler vererek maçın seyrini değiştiremeyeceğiz, maçın seyrini değiştirmek istiyorsak sahaya ineceğiz.