Rabbani toplum; Allah'ın(Celle Celalühü) istediği ve emrettiği kurallara, prensiplere, emir ve nehiylere uyan insanların oluşturduğu insan topluluğudur. Birey olarak insanlar Allah'ın emrettiği ve peygamberin önderliğinde hayatın her safhasında vazedilen prensiplere uyulduğunda; bu bireyler üstün ahlak sahibi olur ve nihayetinde toplumda bu bireylerden oluştuğu için toplum da bu Rabbani vasfı ile bilinip tanınır. Buradan hareketle; Rabbani toplumu Rabbani bireyler oluşturur denilebilir. Allah (Celle Celalühü) insanları imtihan için dünyaya göndermiş ve insanın dünyada hayatın kurallarına uygun yaşaması gerektiği, kendi nefis ve şeytanın dürtüleri ile yaşamamasını emretmiştir. Allah (Celle Celalühü) insanların hem dünyada hem de ahirette mutlu yaşamaları için hayatta belirli yaşama ölçü, kriter ve belirli kurallara göre hareket etmesi gerektiği, belirlenen ölçü, kriter ve kurallara göre, yol levhalarına göre yaşamadığı takdirde hem dünyasının zindana dönüşeceği, hem sosyal hayatın, hem ruhun, hem de sağlığının olumsuz yönde etkileyeceğini, böyle bir durumda toplum olarak kaos, güvensizlik, haksızlık, adaletsizlik, bireyselcilik, nemelazımcılık, vurdumduymazlık, çıkar ve menfaate dayalı bir toplum çıkacağını, bununda hem nesli hem de bu toplumda yaşayan tüm insanları, hayvanları ve tabiatı kötü yönde ötekileyeceğini, hayatı çekilmez hale getireceğini ezeli ilmi ile bildiğinden insana hayatta yaşama kılavuzu, rehberlik edecek, etrafa nur dağıtacak kitap göndermiştir. Bu kitaba nasıl uyulacağını pratik olarak önderlik yapacağık peygamber göndermiştir. İşte bu kitap bizim kutsal kitabımız Kur-an’ı kerimdir. Önderimiz peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’dir.
Şuanda yaşadığımız dünyada; insanımız özellikle iman edenler; hayatı bize vazedilen, yani kitaba göre yaşamadığımızdan, dünyamız zindan gibi gelmektedir. Şuanda yaşadığımız dünyada, özellikle İslam âleminde yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımızı göz önüne getirdiğimizde, Müslümanlar olarak hayatı vazedilen kurallara göre yaşamadığımızdandır. Allah (c.c) hayatta kural koymuş, konulan kurallara uygun hayatının her alanını buna göre tanzim edenlerin dünyada ve ahirette mutlu olacağını beyan etmiştir. Belirlenen kurallara ve emir ve nehiylere uyulmadığı takdirde orada hayatın yaşanamayacağı hale geleceği ve böyle bir yaşamın ızdırap olacağı görülmektedir. Birey olarak insanlar, iman edenler Allah’ın emir ve nehiylerine karşı çıkmaları, taziye edilen hayat kurallarına uyulmadığı takdirde, bu demektir ki, Allah'a karşı çıkıldığı ve onun kurallarına uyulma noktasında gevşek davranıldığı, hayatı Allah'tan bağımsız yaşanmak istendiği anlamına gelmektedir. Allah'tan bağımsız yaşanacak hayatın ve Allah'ın istemediği ve onaylamadığı hayatı kurallarına uyulduğu takdirde böyle bir hayatın nasıl da insanlara ve toplumlara mutluluk vereceği düşünülebilir. Allah'ın onaylamadığı ve kabul etmediği kuralların insanı nasıl mutlu yapacağı, nasıl barış ve huzur getireceği düşünülebilir. Bu şekilde yaşanacak hayatın; Allah’a isyan niteliğinde olduğu, Allah'a savaş ve meydan okuma olduğu apaçıktır. Zaten şuanda da dünyada huzur ve mutluluğun olmadığının, bereketin ve merhametin olmadığını başka nasıl izah edilebilir.
Dolayısıyla; inananlar olarak, birey olarak, şuanda yaşadığımız dünyanın gidişatından, şikâyetimiz varsa, şuanda Müslümanlara yapılan tüm haksızlıkların, tacizlerin, ölümlerin, toplu katliamların, sömürülen ve talan edilen yer altı ve yerüstü kaynaklarının, zilletin ve zulümlerden rahatsız isek, ümmet üzerinde dolaşan bu karabulutların bir an önce dağılmasını isteniyor ise, bütün bunların çözümü vardır. Hayatta çözümsüz bir şey yoktur ilkesi gereği, özellikle iman etmiş ve tüm bu zulümlerden rahatsız insanların biran önce; rabbani bir kişiliğe sahip olmamızla başlayacaktır. Birey olarak rabbani kişiliğimize büründüğümüzde ortaya rabbani toplum oluşacaktır. Rabbani toplum oluştuğunda söz hakkına sahip olunacak ve istenilen güce ve söze sahip olunacaktır. Rabbani kişiliği, apaçık Kur'an'ı Kerim’den Allah (c.c) nun bize emrettiği ahlak kurallarına, ilkelerine ve Hz. Muhammed’in önderliğinde emredildiği şeklide ayet, hadis bunu sonra yaparım, bunun zamanı gelmedi demeden kendimizi vahye ve vahy edilene teslim ederek bizi inşa etmesine izin verilerek kişilik sahibi, dik duruşlu, toplumda kabul gören ahlakı bir yapıya ulaşılacak buna da rabbani kişilik denilir. Unutmadan rabbani olunmadan rabbani toplum oluşmaz. Her bir iman eden rabbani olmakla mükelleftir, muhayyer değildir. Aksi takdirde hem birey olarak hem de toplum olarak sonucuna katlanmak zorunda kalacağız.