Hatırlıyorum, eskiden Sağlık Bakanlığı bünyesinde görevli memurlar vardı. Köy köy, mahalle mahalle dolaşan bu ekipler toplum nezdinde bulunan hastalık varsa tespit edip rapor ederlerdi. Bir de sağlık taraması yapılıp, gerektiğinde de kısıtlı imkânlarla da olsa hasta olanlara da ilaç verilirdi. Bunun amacı, toplum içinde siyaset edebilecek, ya da mevcut hastalıkların önüne geçilmesi ve varsa buna ilişkin bilgi alınıp rapor edilerek merkeze göndermek; bununla ilgili çalışma yapılıp, teşhis konularak tedaviye ilişkin proje çalışmaları yapmaktı. Bu, şunu gösteriyor; insan sağlığı ve sağlıklı bir toplumun inşası önemlidir ve bunun için ne gerekiyorsa yapılması gerektiği düşüncesi vardı. Bu sadece insan sağlığı için bir çalışmaydı tabi ki. Sağlıklı insan, sağlıklı toplumu oluştururdu. Bu tabi ki önemsenecek bir durum. Şimdilerde ise sağlık müesseseleri çoğaldığından ve ulaşımın kolay olduğu göz önünde bulundurulmasından olsa gerek böyle bir çalışma yapılmamaktadır.
Bunu sağlık durumunu irdelemek için söylemiyorum. Sözü şuraya getirmek istiyorum: Herkesçe malumdur ki, insan sağlığı önemli olduğu kadar, insanın ruhu ve düşüncesi de o kadar önemlidir. İnsan sağlığı denildiğinde her nedense sadece insanın bedeni akla geliyor. Yani biyolojik yönü, fizyolojik yönü değil. Oysa sağlık denildiğinde, insanın biyolojik yönü olan: beden sağlığı, akıl sağlığı, ruh sağlığı, bununla birlikte bedeni, aklı ve ruhu bozabilecek dış tehditlere karşı güvenlik, huzur, sükûnet ve emniyeti tesis etmekte insan sağlığı ile dolaylı olarak etkilidir. Hiç şüphesiz insanın içini ve dışını bozan, hastalanıp çökmesine sebep olan, ruhu ve aklının bozulmasına neden olan dış etkenlerdir. Eskiden sağlık taraması yapılırdı dedik. Demek ki şimdi de aynı şekilde sağlık taraması yapılması lazım. Ancak bu sağlık taraması, içe dönükten çok dışa dönük olması gerekir. Toplumun hareketleri, gidişatı kuş bakışı ile bakıldığında seyrinin iyiye gittiğini gösterir bir emare bulunmamaktadır. Tabi bu toplumun hareketlerini gözlemleyecek bir kurum olur mu? Olmaz mı bilemem. Depremin önceden hissedilebilmesi için malum devlet tarafından kurulan rasathaneler herkesin malumudur. Toplumun hareketlerini, gidişatını ölçecekler öncelikle sırasıyla Âlim dediğimiz din adamları, aydın insanlar, siyaset-politika ile uğraşanlar ve yöneticilerdir. Üzülerek söyleyeyim ki toplumun hareketlerini, sıkıntılarını, dertlerini, problemlerini, geleceği kestirebilecek böyle bir taife olduğunu düşünmüyorum. Bu saydığım taife içinde herkes toplumun normal insanlardan daha dünyacı, daha çıkarcı, daha menfaatçi ve daha tüccar duruma gelmiştir.
Oysa ki toplumun bu gidişatı yabana atılacak bir mesele değildir. Sorumsuz, gamsız, egoist, yarını için düşünmeyen, düşünse sadece dünya menfaati kaygısını taşıyan, bireysel yaşayan, hayatı paylaştığı diğer insanların, dertlerine, tasalarına, sorunlarına lakayt kalan, hatta umursamayan bir toplum ortaya çıkmaktadır. Böyle bir toplumda acıma duygusu kalmamıştır. Merhamet bitmiş olup son nefesini vermektedir. Herkesin kendini düşündüğü bir toplum ne kadar güvenli olabilir. İlişkiler ne kadar sağlam ve samimi olur. Böyle bir toplumda hiç kimsenin yaşamak istediğini sanmıyorum. Oysa şuan da böyle bir topluma doğru gidiliyor, ya da itiliyor. Büyüklerimiz, önder ve politikacılarımızın gözü önünde kayıp gidiyor toplum. Sağlıklı bir toplum inşa edilmedikçe ne bugünün insanları, ne de gelecek nesil mutlu ve rahat bir yaşam göremeyecektir. Şu anda toplumun sağlıklı yaşaması, toplumu rahatsız edecek her türlü etkenlerin önüne geçip, iyiliğin, güzelin, merhametin, şefkatin her yerde bahar çiçekleri gibi her yere ekilip fidana dönüştürme işi devletin yöneticilerine kalmış gibi görünüyor. Devlet bu yönde siyaset üretirse, proje üretirse toplumun seyrini doğru yönde değiştirebilir. Bu yönde olumlu gelişme üretilmezse toplum ifsat olduğunda haliyle devleti de etkileyecektir.
Toplumda güveni tesis etme, huzuru sağlamada devlet güçsüz kalır. Anarşi olur. Ondan sonrası da toplumu bir araya getirecek değerler kopunca, araya para değeri girer. O zaman da kötü insanlara gün doğmuş olacak ki, parayla; örgüt mü kurarsınız, insanları sokağa mı çıkartırsınız. Yaparsanız da yaparsınız...