Önümüzde yerel seçim var. siyasi partiler yavaş yavaş sahaya iniyorlar. Meydana ilk çıkan Ak Parti ve MHP oldu. HÜDA-PAR seçime girmeyeceğini açıkladı. Geriye CHP-HDP ve İYİ parti kaldı. CHP-HDP ve İYİ PARTİ, yerel seçimlerde halka daha fazla hizmet götürmek, yerel yönetimle halka daha yakın ve halkın sorunlarını yakından dinleme ve çözüm üretme gibi dava ve dertleri yok gibi. Tüm gayeleri, çalışmaları, dertleri, toplantıları, kaygıları ellerinde mevcut belediyelerin, elinde tutmak ve Ak Parti‘nin elinde bulunan Belediyeleri almaktır. Hiçbiri halka daha iyi hizmet edeceğini, halkın sorunları ile ilgileneceğini, var olan ve olabilecek toplumsal sorunlara karşı proje üreteceğini maalesef söylememektedirler.
Ak Parti de aynı şekilde seçime yine her zaman ki gibi, yerel seçimleri beka sorunu olarak gösterip insanların milliyetçilik damarından girerek insanların oylarını alma peşindedir.
Ülkede iki farklı tablo çıkmaktadır. Ve her ne kadar birden fazla parti görünse de ve birden fazla parti seçime girecek olsa da, yine aynı şeklide tüm partiler kazanmak için, sermayelerine sermaye katmak için, insanlar üzerinde hegemonya kurmak için insanları kutuplaştırmaya devam etmektedirler. Her iki tarafında söylemleri ve politikaları çok tehlikeli görünmektedir. Politikacılar, siyasetçiler toplumun aynası ve aynı zamanda toplumun huzuru ve refahı için politika üretirler. Ancak bizimkilerin ise en yüksekte kalmak ve en yükseklere çıkmak için halkı, milleti ırçılık, milliyetçilik ve başka argümanlar kullanarak kendi tarafına getirme derdindeler. Bu söylem ve politika ile toplumda nasıl telafisi imkânsız hasarlara sebebiyet vereceğini hiç düşünmezler. Tek düşündükleri şey ayakta kalabilmek ve en yükseğe kendilerinin çıkmasını sağlamaktır. Sonra yaptıklarını kılıf uydurarak bunu aslında kendilerini için değil millet için yaptıklarını söylerler. Ancak halk bu tür dışlayıcı ve kin üreten politika ve siyasetten yeterince maddi ve manevi olarak yorulmuştur. Halk aslında tüm bu siyasetçilerin ve politikacıların, politika ve siyasetlerinden yorulmuş ve bıkmıştır. Ancak siyasetçilerimiz ve politikacılarımız halen aynı çizgi ve kararlılıkla devam etmektedirler. Halk artık daha fazla gerilmek istemez, toplum içinde kutuplaşmak istemez, toplumun dini inancı, dili, ırkı, örf ve adetleri siyasete alet edilmesini istemez. Bu millet yüzyıllardır, değişik dini inanç, dil, ırk ve değişik örf ve adetlerle bu güne kadar gelmiş ve hiç bir şeklide toplumları tehlikeli ve dışlayıcı olarak kullanmamıştır. Tüm millet ve ırklar dostane ve kardeşlik hukuku çerçevesinde geçinip gelmişler. Bunlar bu yüzyılın son zamanlarında siyasetçiler bunları malzeme olarak kullanmaya başladılar.
Eğer siyasetçiler ve siyaset adamları; toplumu gerçekten önemsiyorlarsa, toplum ve ülkenin bekası için dert ve sorunları varsa, toplumun önüne, yaptıkları ve yapacakları proje ile çıkmaları gerekir, artık dışlayıcı dil ve politikadan vazgeçmeleri gerekir. Toplumun içine fitne ve fesadın daha fazla körüklemesine neden olmamaları gerekir. Bu ülke içinde yaşayan her kesin kardeş olduğu ve bir kişinin siyasi yönünü, düşüncesini, desteklediği parti üzerinden dışlama ve hor görme hakkı olmadığını bizzat siyasetçilerin ve politikacıların bunu dinlendirmeleri gerekir.
Siyasetçilerimiz ve politikacılarımız eğer bu söylem ve gidişattan dönmezlerse, biz toplum olarak birbirimizle kardeşçe yaşamaya bakacağız, aramızdaki kardeşlik zincirini koparmak isteyen, birbirimize kırdırmak isteyen siyasetçilere ve politikacılara itibar etmeyeceğiz. Bu şekilde onları hizaya getirmiş oluruz. Aksi takdirde bu siyasetçilerin ve politikacıların peşine sürüklenirsek, akıbetimizin iyi olmayacağını bilmemiz gerekecektir.