İsrail İslam ümmetinin parçalanmışlığı ve tefrikatların ve mezhepçiliğin hortladığı bu zamanda yine Müslümanların bu durumdan cezaret alarak yine Kuddus ün bekçiliğini yapan Gazze yi havadan ve karadan vurmaya devam ediyor. Görünürde Gazze vuruluyor ise de gerçekte ümmeti Muhammet bombalanıyor. Duyarlı insanımız ve STK larmız herkez kendi alanında israilin bayrağı yakılmakta. Yalnız protestolar ne ilk ne de son gibi görünyor.israil ve emperyalizt güçler son 10 yıldır adeta ümmete ramazanı ve ramazan bayramını tatırmayacak gibi ahidleşmişler.hangi bayramı içimiz buruk olarak girmedik hatırlayanımız var mı? Oysaki her Filistin vurulduğunda meydanlardaydık. Tepkimizi göstermiştik.peki neden bu saldırılar bitmiyor. Demekki ne ters giden bişey vardı.10 yıldır meydanlardayız ancak İsrail ve ABD Müslüman kanını akıtmaktan hiç geri durmuyor. Peki neden bana göre bunun iki vechi var. Birincisi kahrolsun İsrail derken ceybimizde marllboro, elbisemiz Ariel ile yıkayıp gelmiştik meydanlara, ayrıldığımızda bankaların banklarında coca cola ile serinlemiştik. Ancak ben diğer vecihten devam edeceğim.her şeyden önce biz Filistin davasını yeterince bilemedik, yeterince işleyemedik, üzerinde düşünemedik, kafa yormadık, yeterince gündemleştiremedik. Filistin e sadece insani boyutuyla baktık.filistin sadece bombaladığında hatırladık. Ümmet olarak biz Kudus ü tanıyamadık. Kudüs e aşık olamadık.özgürce orada iki rekat namaz kılmak gibi bir derdimiz olmadı. İştiyakımız olmadı. Oysaki Kudüs ümmetin ilk kiblesi idi. Peygamberimizin tüm peygamberlerin önünde namaz kılıp miraca yükseldiği mescitti. Kutsal kitabımızda çevresi mübarek sayıldığı bir mekandı. Kudüs Müslümanların elinde olduğunda ümmet azizdi, ümmet vahdeti yakalamıştı. Ne zaman esaret altında ise Müslümanların perişanlığı ve güçsüzlüğü ifade ediyordu. Kudüs her anıldığında Salahaddin akla gelir. Selahattin Eyyübi. O zaman kudus ü anlamak ve anlatmak için selahaddin den mi konuşsak, Selahaddin in Kudüs aşkını, Kudüs için yaptığı mücadale hatırlayınca insanKudüs ün ne olduğu daha iyi anlar aslında. Miladi 1099 tüm Müslümanların ve İslam beldelerin, İslam halifelerinin göz önünde haçlı orduları mukaddes şehrin sokaklarında Müslüman avındaydılar.Mescidi aksa ilk kıble, kabeden soraki en mukaddes mescid, eli kanlı şövalyelerin ayakları altıda ve Kudüs sesiz,Kudüs esir,Kudüs sahipsiz,Kudüs kimsesiz… yine o gün bu günkü gibi Müslümanlar çoğunlukta,İslam beldeleri mevcut,kurulmuş güçlü sistemleri mevcut.bağdat ta Abbasi halifesi,halife gaflet içinde,mısırda fatimi halifesi, anadoluda Selçuklular.selçuklular sultanlar arasında sorunlar, fatimi halifesi sultanları kendi otoriteleri ayakta kalması için haçlılarla işbirliği yapmakta bir mahsur görmüyor.musul da zengi ailesi, Hasankeyf,Mardin ve amed yörelerinde Artuklu emirlikleri birbiriyle uğraşıyor.imam gazali bağdattan ayrılmış münzevi bir hayat yaşıyor.islam alimleri,zahit ve sofileri umutsuzluk içinde,diğer tarafta yüksek dağları mesken tutan haşhaşiler maddi çıkarlar karşılığında suikastlar düzenleyerek İslam dünyasında olan zelzelerini şiddetini artırıyor.medreseler fıkıh alimi yetiştiriyor ancak mücahit yetiştirmiyor. Durum bu iken Musul u elinde bulunduran Nureddin Zengi ümmetin parçalanmışlığı,suskunluğu,haçlıların ortadoğdu da cilit atmaları ve Kudüs ü işgal etmeleri kendisini derinden rahatsız etmekte ancak elinden bişey gelmez düşüncesiyle işgal altında olan mescidi Aksa ya bir mihrap yapar ve onu Halep camisinde koyar ve bu mihrabın mescidi aksa a ait olduğunu,mihrabın yapması kendisinden onu mescidi aksa ya koyması da başkası olsun der.zaman gelir devran döner.selahaddin 26 yaşında iken çoluk çocuğa karışmadan ailesi ile birlikte Nureddin Zengi tarafından Mısır a fatimi ülkesinin asayışını ve vergisini alması için ordu hazırlanır, ordunun başında Selahaddin in ailesi ve Salahaddin başkomutan yardımcısı olarak Mısır’a gönderirler. Mısır’ın siyasi durumu , sultanların saraylarda halktan kopuk bir yaşam sürmeleri, dış tehdit iç bulanım.Salahaddin’in kıvrak zekası ile halifenin veziri ve sonrası da Mısır’ın hakimiyeti kendisinde artık.Mısır’ın tüm sarayları Selahaddin’in emrinde artık, ancak Salahaddin sarayda oturma lüksü yoktu.çünkü Mescidi Aksa esirdi.mahsundu. ve mescidi aksa’yı işgalden kurtarmak onun görevi değildi, çünkü ondan daha güçlü Abbasi Halifesi var ve diğer sultanlar,kendisi Mısır’da Musul yönetiminin görevi idi. Ancak mescidi Aksa işgal altında iken onların hiç umurlarında değildi. Salahaddin eyyübi çoluk çocuğu ile birlikte artık yollarda,bir haçlı ordularının karargahlarına saldırılar yapar, diğer taraftan Müslüman beyliklerine, sultanlılarına mektuplar gönderir. Köy köy dolalışılır,şehir şehir ziyaretler yapar. Müslümanları harekete geçirir. Kutlu doğum etkinlikleri yapar.Halkları coşturur.medreseleri ızlah eder. Artık medreseler sadece fakih değil mücahit yetiştiriyordu. Ve bir hareket başlatır ortadoğunun ortasında dalga dalga büyür bu sevgi ve aşk ve herkese inandırır mescidi aksa’nın özgürlüğüne,hayatı at üstünde geçer çoluk çocuğu ile birlikite bir cepheden bir cephe ve sonuç olarak mescidi aksayı özgürleştirir.işte Kudüs aşkı buydu.işte Mehmet akif Ersoy un deyimiyle tarih tekerrür den ibaret tir derler tarihten ibret alınsaydı tarih tekerrür edermiydi. İşte o günler ve bu günler durum aynı. Değişen tek şey şahıslar ancak otoriler ve sistemler aynı.işte bugün mevcut sözde Müslüman ülkelerinden bişey beklemek abes gibi, olması gereken duyarlı imamlar,alimler,kanaat önderleri, Kudüs üzerinde yoğunlaşırsa Kudüs aşkı aşılanırsa bu aşk dalga dalga büyür ve selahaddinler çıkar.